Sultan Alparslan şehadetinin sene-i devriyesinde anılıyor!.
Malazgirt’te Bizans ordusunu yenerek 1071 yılında Türklere Anadolu’nun kapılarını açan Büyük Selçuklu Devleti hükümdarı Sultan Muhammed Alparslan, kararlılığı, cesareti, inancı, öngörüsü ve uyguladığı savaş stratejileriyle ön plana çıktı.
Amcası Tuğrul Bey’in yerine 1064 yılında Büyük Selçuklu Devleti’nin hükümdarlığına geçen Sultan Alparslan, 42 yaşında elde ettiği büyük başarıyla Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerini sağladı.
Büyük bir devlet adamı olan Sultan Alparslan, ordusundan katbekat fazla Bizans ordusuna karşı 26 Ağustos 1071’de kazandığı zaferle Türklere Anadolu’nun kapılarını açarak tarihe geçti.
SULTAN ALPARSLAN’IN KİŞİLİĞİ
Batı Türkleri’nin atası kabul edilen Alparslan, Arap ve Bizans tarihçilerinin ittifakla belirttikleri ve kendisine verilen unvan, künye ve sıfatların da açıkça gösterdiği üzere çok cesur, yiğit (ebû şücâ‘) ve kudret, azamet sahibi (adudüddevle “devletin pazusu, koruyucusu”) bir kişiliğe sahipti.
Heybetinin yanında adaleti ile de ün yapmış (es-sultânü’l-âdil), ağabeyi Kavurd’a ve Romanos Diogenes’e yaptığı muamelelerden de anlaşıldığı gibi affedici ve müsamaha sahibi olduğunu defalarca ispatlamıştı. Çok dindardı ve dinî hükümlerin tam sadakatle uygulayıcısı olarak tanınıyordu. Onun bu cephesi, halk arasında velî derecesine yükseltilmesine ve şahsına pek çok kerametler isnat edilmesine sebep olmuştur.
Sarayında, günde 50 koyun kesilen bir imaret bulunduğu ve ayrıca adları listeler halinde tanzim edilen fakirlere harçlık dağıtıldığı eski tarihlerde kayıtlıdır. İslâmiyet’in henüz girmediği ülkelerde fethettiği her şehre derhal bir cami yaptırdığı, askerî faaliyetlerinden dolayı yeterince fırsat bulamadığı imar işlerini ve ilim, fikir ve sanat adamlarını toplayıp devlet himayesi altına almak gibi sosyal faaliyetleri de veziri Nizâmülmülk’ün eliyle yürüttüğü bilinmektedir. Bastırdığı altın paraların çokluğu da devrindeki iktisadî gelişmeyi ve refahı göstermektedir.
SULTAN ALPARSLANIN HAYATI VE TAHTA GEÇİŞİ
Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucularından Horasan Valisi Çağrı Bey’in oğlu ve Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in yeğeni olan Alp Arslan’ın doğum tarihini çeşitli kaynaklar 1029 ve 1032 yılları arasında gösterir.
Çok yiğit bir savaşçı olarak tarihçiler tarafından tanımlanan hükümdar küçük yaşta ata binip ok atmayı öğrenmiştir. İlk gençlik yıllarında arkadaşlarından oluşan kendi birliğiyle katıldığı Dandanakan vb. savaşlardaki başarısıyla dikkati çekip, babasının ölümünden sonra Horasan valiliğini üstlenmiştir.
(Sultan Alparslan’ın bir minyatürü)
Henüz küçük yaşta iken, babası Çağrı Bey’in hastalanması üzerine idareyi ele alarak Gazneli taarruzlarını durdurması, yine babasının sağlığında Karahanlılar’a (1049) ve Gazneliler’e karşı (1058) zaferler kazanması, zaten Çağrı Bey’in son yıllarında veliaht sıfatıyla fiilen yönettiği Horasan Selçuklu Devleti’nde ve hatta bütün Selçuklu topraklarında büyük bir itibar kazanmasına yol açmıştı.
Bu sebeple Çağrı Bey’in Receb 451’de (Ağustos 1059) ölümü üzerine Horasan meliki olduğu zaman hânedanın diğer mensupları arasından itiraz eden çıkmamış, ayrıca onun tutum ve davranışlarından ileride Selçuklu sultanlığı için de kuvvetli bir aday olacağı anlaşılmıştı. Nitekim Alparslan, amcası Sultan Tuğrul (Bey) Ramazan 455’te (Eylül 1063) arkasında evlât bırakmadan ölünce, kendi vasiyeti üzerine tahta çıkarılan Süleyman’ın sultanlığını kabul etmemiş ve derhal mücadeleye girişmiştir.
Çağrı Bey’in son zevcesinden doğan, dolayısıyla Alparslan’ın kardeşi olan en küçük şehzade Süleyman, annesinin Çağrı Bey’in ölümü üzerine amcasıyla evlenmiş olmasından ötürü Tuğrul Bey’in üvey oğlu durumuna gelmiş ve annesi ile Vezir Amîdülmülk el-Kündürî’nin gayretleri sonucunda da veliaht tayin edilmişti.
Alparslan, Tuğrul Bey’in ölümünden hemen sonra Vezir Amîdülmülk tarafından tahta çıkarılan Süleyman’a karşı harekete geçmeye hazırlandığında, ağabeyi Kirman Meliki Kavurd, amcası Mûsâ İnanç Yabgu, Çağrı ve Tuğrul beylerin amcazadeleri olan Selçuk’un torunu Kutalmış da taht üzerinde hak talep ediyorlardı; bunlardan Kutalmış üç yıl önce Tuğrul Bey’e karşı isyan etmişti.
Taht mücadelesinden galip çıkarak Rey şehrinde Büyük Selçuklu Devleti tahtına çıkan Sultan Alparslan, ardından Amid ül-Mülk’ü görevden alarak onun yerine Selçuklu veziri olarak Nizamülmülk’ü tayin etmiştir.
İlk seferini oğlu Melikşah ve veziri Nizamülmülk’ün de aralarında bulunduğu ordusuyla Gürcistan ve Doğu Anadolu Bölgesi’ne yapan Alparslan, Doğu Roma’nın (Bizans) mahiyetinde bulunan Kars ve Ani bölgelerine kadar ilerleyerek, buraları ele geçirmiş ve gerçekleştirdiği bu fetih neticesinde de Abbasi Halifesi Kaim bi-Emrillah tarafından “Ebu’l Feth” (Fetihlerin babası) unvanını almıştır.
Daha sonra 1065 yılında Üst-yurd ve Mangışlak tarafına seferler düzenleyen Alparslan, o bölgede yaşayan Kıpçaklar ve Türkmenleri idaresi altına almış ve dedesi Selçuk Bey’in Cend kentinde bulunan kabrini ziyaret ettikten sonra 1066 yılında Merv kentine geri dönmüştür.
1067 yılında Selçuklu beylerinden Afşin Bey’in Kayseri’yi zapt etmesi üzerine Türkleri Anadolu’dan çıkartmak için 1068 yılında sefere çıkan Bizans İmparatoru Romen Diyojen, Halep’e kadar ilerlemiş olsa da Türk akınlarına engel olmamış ve Amorium kenti Türkler tarafından ele geçirilmiştir.
1067 yılında ikinci Gürcistan seferine çıkan Sultan Alp Arslan, yaşanan mücadelelerden sonra Gürcistan’a girerek Şekki bölgesini ve ardından Tiflis’i ele geçirmiştir. Bunun üzerine 1070 yılında Alp Arslan’ın huzuruna çıkan Mekke Şerifi, hutbede Abbasi Halifesiyle beraber Selçuklu Sultanı’nın adının da okunduğu bildirmiştir.
MALAZGİRT ZAFERİ
Abbasi Halifesinden Fatimi Devleti’ne karşı aldığı davet üzerine Mısır’a doğru sefere çıkan Sultan Alparslan komutasında Selçuklu ordusu ve bu haber üzerine Doğu Seferine çıkan Roman Diyojen komutasındaki Bizans Ordusu, 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Ovası’nda karşı karşıya gelmiş ve gerçekleşen bu büyük savaş Türklerin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Bu savaş neticesinde Bizans ordusunu mağlup ederek, büyük bir zafere imza atan ve adeta tarihin seyrini değiştiren Sultan Alparslan, kazandığı bu zaferle Anadolu’nun kapılarını Türklere sonsuza kadar açmış ve kısa bir zamanda Anadolu toprakları Türk yurdu haline gelmiştir.
(Alparslan adına bastırılan hatıra madalyonu)
SULTAN ALPARSLAN NE ZAMAN VE NASIL ÖLDÜ?
Alparslan, önemli bir direnişle karşılaşmadan Karahanlı topraklarında ilerlerken bir süre muhasaraya direndikten sonra teslim olarak huzura kabulünü dileyen Barzem Kalesi kumandanı Yûsuf Hârizmî (Barzemî) tarafından, çizmesine sakladığı küçük bir hançerle vurulmak suretiyle ağır şekilde yaralandı, dört gün sonra da şehit oldu (10 Rebîülevvel 465 / 24 Kasım 1072). Sultan Alparslan, ölümünden önce çevresindekilerden derhal Melikşah’a biat etmeleri hususunda tekrar söz almıştır.
SULTAN ALPARSLAN’IN KABRİ NEREDE?
Vefatının ardından Türkmenistan’daki Merv şehrine defnedilen Sultan Alparslan’ın yerine vasiyeti üzerine oğlu Melikşah tahta geçmiştir.
SULTAN ALPARSLAN’IN EŞLERİ VE ÇOCUKLARI
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın eşleri; Aka Hatun ve Seferiye Hatun‘dur. Çocukları:
Muizzeddin Melikşah
Tacüddevle Tutuş
İzzeddin Arslan Argun
Böri BarsTuğrul
Ayaz
Togan
Arslan
Tekiş
Ayşe
Züleyha
Fülane Hatun