Bu hastalıkta 1 milyon 300 bin kişi taşıyıcı
Türkiye de Akdeniz anemisi taşıyıcı sayısının 1 milyon 300 bin civarında olduğunu söyleyen Hematoloji ve Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Birol Baytan, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yapılan çalışmalara göre bu hastalığın taşıyıcılığı konusunda yüzde 12 ile en fazla Antalya ve çevresinde bulunduğunu kaydetti.
Türkiye de Akdeniz anemisi taşıyıcı sayısının 1 milyon 300 bin civarında olduğunu söyleyen Hematoloji ve Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Birol Baytan, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yapılan çalışmalara göre bu hastalığın taşıyıcılığı konusunda yüzde 12 ile en fazla Antalya ve çevresinde bulunduğunu kaydetti.
Ebeveynlerden kalıtsal olarak geçen Talasemi (Akdeniz anemisi), dünyanın birçok yerinde görülen bir kan hastalığı. Üç tip olarak görülen Akdeniz anemisinin, bebeklik döneminde başlayarak sürekli kan nakli gerektiren bir hastalık olduğu ifade ediliyor.
Akdeniz anemisine ilişkin bilgilendirmede bulunan Hematoloji ve Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Birol Baytan, birinci tip olan Talasemi Majör’e (Hasta Tip) sahip çocukların kendileri için gerekli hemoglobini yeterli miktarda yapamadıklarını ifade ederek, “3-4 aylıkken başlayan, sürekli kan nakli gerektiren çok ciddi bir kan hastalığı halsizlik, solgunluk iştahsızlık, huzursuzluk, karaciğer-dalak büyümesi sonucu karın şişliği, sık sık ateşlenme iskelet sisteminde değişiklik, yüz ve kafa kemiklerinden başlayarak kemiklerde değişiklik ve tipik bir yüz görünümü ortaya çıkar. Bu hastalar hayatları boyunca düzenli tedavi görmek zorundadırlar. Uygulanan tedaviler zor ve pahalıdır” dedi.
HAMİLELİK ÖNCESİ KONTROL EDİLMELİ
Emsey Hospital’dan Hematoloji ve Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Birol Baytan, Genellikle bir yaşından sonra tanı konulan ve ikinci tip olarak bilinen Talasemi İntermedia (Hafif Hastalık Tipi) hakkında ise, “Sağlık görümlerinde bir farklılık olmadan Talasemi Minör (Taşıyıcı Tip) hastası çocukların her iki ebeveyn Talasemi taşıyıcı ise her gebelikte Yüzde 25 olasılıkla normal, yüzde 50 olasılıkla Talasemi taşıyıcısı, yüzde 25 olasılıkla Talasemi majör çocuk doğabilir. Eğer ebeveynlerden biri Talasemi taşıyıcısı ise doğacak her çocuk yüzde 50 ihtimalle taşıyıcı olabilir. Bu nedenle anne ve babaların çocuk sahibi olmadan önce Talasemi taşıyıcısı olup olmadıklarını bilmeleri önemlidir. Talasemi taşıyıcılarının büyük çoğunluğu bu hastalığı taşıdıklarını bilmezler. Taşıyıcılık bulaşıcı değildir. Talasemi taşıyıcılığı bir hastalık değildir ve tedavi gerektirmez. Taşıyıcılık evlenmeye engel değildir. Ancak iki taşıyıcının evlenmesi halinde gebelik öncesi mutlaka kadın doğum doktoruna ve takip eden doktorlarına bilgi verip riskleri öğrenmeleri gerekir” ifadelerini kullandı.
AKRABA EVLİLİĞİ ETKİLİ
Akraba evliliklerinin Talasemi gibi nadir görülen genetik geçişli hastalıkların toplumdaki sıklığını artırdığını belirten Prof. Dr. Birol Baytan şunları kaydetti:
“Türkiye’de her 5 evlilikten biri akraba evliliğidir. Yakın akraba evliliklerinin oldukça yüksek olduğu ülkemizde bu gerçek bir toplumsal sorundur. Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınlarına göre, dünyada Talasemi ve anormal hemoglobin sıklığı yüzde 4.5 (240 milyon taşıyıcı) dur. Her yıl yaklaşık 300 bin hasta çocuk dünyaya gelmektedir. Talasemi de doğum öncesi tanı yöntemlerinin geliştirilmesi, taşıyıcıların taramalarla ortaya çıkartılması koruyucu tedavi bakımından çok etkili olmuş ve gelişmiş ülkelerde Talasemi sorunu büyük ölçüde çözülmüştür. Anne veya babadan biri taşıyıcı ise hasta çocuk olmaz ancak yüzde 50 taşıyıcı çocuk doğma riski vardır. Anne ve babanın ikisi de taşıyıcı ise yüzde 25 hasta çocuk, yüzde 50 taşıyıcı çocuk, yüzde 25 de sağlam çocuk doğma şansı vardır.
KAN SAYIMI İLE ORTAYA ÇIKIYOR
“Türkiye’de Talasemi taşıyıcı sayısı 1 milyon 300 bin civarındadır. Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde yapılan çalışmalara göre Talasemi taşıyıcılığı Batı Trakya’da yüzde 10.8, Bursa’da yüzde 1.7, Konya’da yüzde 3, Denizli’de yüzde 3, Muğla’da yüzde 7.8, Antalya çevresinde yüzde 12, Hatay'da yüzde 5.9, Adana’da yüzde 5.5, Mersin’de yüzde 3.5, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 0.6 bulunmuştur” diyen Prof. Dr. Birol Baytan, “Tam kan sayımı ve hemoglobin elektroforezi ile tanı konur. Tam kan sayımında hemoglobulin ve MCV değerleri düşüktür. Hemoglobin elektroforezinde ise A2 ve/veya F yüksekliği söz konusudur” şeklinde bilgilendirmede bulundu.
DEMİR TEDAVİSİNE GEREK OLMAYABİLİR
Prof. Dr. Birol Baytan açıklamalarına şu sözlerle devam etti:
“Eğer Talasemi taşıyıcısı iseniz hafif derecede kansızlığınız olabilir. Bu kansızlık hatalı olarak diğer anemi nedenleri ile özellikle demir eksikliği anemisi ile karıştırılabilir. Taşıyıcılara demir eksikliği sanılarak demir tedavisi yapılabilir. Hâlbuki bu durumda çoğunlukla demir tedavisine gerek olmadığı gibi, bu tedavi zaten yüksek olan vücut demirini artırarak zararlı etki yapabilir. Bazen demir eksikliği ile beraber olabilir. Eğer ebeveynlerden her ikisi de Talasemi taşıyıcısı ise çocukları hasta, taşıyıcı veya normal olabilir. Bu kişiler her gebeliklerinde, yüzde 25 olasılıkla normal, yüzde 50 olasılıkla kendileri gibi taşıyıcı ve yüzde 25 olasılıkla da Talasemi majörlü çocuk sahibi olabilirler. Çok önemli olan bir noktayı akıldan çıkarmamalıdır. Talasemi majörlü bir çocuk doğduktan sonra bile, her gebelikte yüzde 25 olasılıkla Talasemi majörlü çocuk doğurma riski devam eder. Böylece Talasemili bir çocuğa sahip olan bir ailenin ikinci çocuğu da Talasemi majörlü olabilir. Eğer ebeveynlerden birisi Talasemi taşıyıcı ve diğeri taşıyıcı değilse; çocuklarında Talasemi taşıyıcısı olması yüzde 50 olasılıkla gerçekleşir. Çocuklarının hiçbirisi Talasemi majör olmaz.”