Amerikan Rüyası(!) kabusa dönüştü! Birleşik Devletler felaketin eşiğinde…
Hastaneye öksürerek giren silahlı grupların birkaç solunum cihazı için yüzlerce kişiyi öldürme vakti yakındır. Çalışanların terk ettiği huzurevinde yaşlıları açlıktan öldürmüş İspanyollar ya da başka bir ülkeye giden tıbbi malzeme gemisine denizin ortasında el koyan İtalyanların çaresizliği, şu günlerde başlamış Amerikan felaketinin sadece önizlemesi olacak gibi duruyor.
Rockefeller Vakfı’nın tasmalı kâhini Peter Schwartz tarafından 10 yıl önce kaleme alınan ve Çin’in salgını ilk atlatacak ülke olması da dahil bugünleri birebir anlatan ‘senaryo’yu yok farz edersek, her şey tabii sürecinde ve oldukça can yakıcı biçimde ilerliyor. 200 milyon dolarlık ‘PREDICT’ projesiyle 30’dan fazla ülkede yıllardır ‘hayvandan insana bulaşabilen virüs türlerini’ arayan ve bunların mutasyona uğrama ihtimaline karşı ‘insanlığı korumak için’ uğraş veren Amerikalılar, yolunu gözledikleri X Virüsü’nü sonunda bulmuş olmalı. Zira dünya 3 aydır yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile cebelleşiyor.
Mikrop daha şimdiden 1 milyon insana bulaştı; ölü sayısı ise 60 bini geçti. Kovid-19, dünya nüfusunun 500 milyona düşürülmesi gerektiğini savunanlara kuş gribi, domuz gribi, SARS ve MERS’in ardından yeni bir ‘moral’ kaynağı oldu. Virüsten ötürü herkesin evlere kapandığı, yüz yüze iletişimin devlet eliyle yasaklandığı, sokakların bomboş kaldığı ve insanların bilgisayar, internet ve cep telefonuyla dijital dünyaya mahkûm edildiği şu günler, artık ayak seslerini daha da yakından duyduğumuz yeni bir çağın beta sürümünü hepimize yaşatıyor.
ABD mikrobun yuvası oldu
Çin’in Vuhan kentinde başlayan salgın İran ve Avrupa yolculuğunun ardından 3 ay içinde ABD’ye yerleşti. Mikrobun merkez üssü haline gelen ülkede Kovid-19 testi pozitif çıkan kişi sayısı 200 bini, ölü sayısı 6 bini geçti. Hastalık tespit edilen vaka rakamının günde ortalama 15’er bin artması bekleniyor. Işıltısıyla meşhûr kalabalık Manhattan caddelerinde şimdi köpekler bile dolaşmıyor. Gökdelenleriyle tıkış tıkış New York, virüsün yayılma hızı bakımından dünyanın geri kalanına fark attı. Eyalette sadece bir ay içerisinde 100 bin kişi hastalık kaptı. Bu rakam ülkedeki koronalı sayısının yarısına denk.
20 milyon nüfuslu New York’ta 53 bin hasta yatağı var ve bunlardan sadece 3 bin kadarı yoğun bakım özellikli. Otel, yurt, hipermarket binası ve kongre merkezlerinin revire dönüştürüldüğü finans başkentinde insanlar parayı-faizi unutup can derdine düştü; şimdi herkes iki şeyin peşinde: Solunum cihazı ve hastane yatağı.
Bir New York felaketi
Virüsün ışık hızıyla yayıldığı bölgede ateşi çıkan ve öksüren herkes hastaneye akın ediyor. Eğer iki hafta içerisinde sadece New York’a ek 100 bin yataklık kapasite kurulamaz ve 30 binin üzerinde ventilatör (solunum aygıtı) tedarik edilemezse, bugünlerde cesetle dolup taşan hastane morglarının önüne dizilmiş derin donduruculu nakliye TIR’larına pek gerek kalmayacak. Zira Amerikalılar bir zamanlar nükleerle kavurdukları Japonlar ya da napalmle yaktıkları Vietnamlılar ne yapmışsa aynısını yapmaya ve ölülerini en yakın yere gömmeye mecbur hale gelecek. Şu melhame takvimi işlerken, ünlü Central Park’ın sönmemiş kireçle kaplı bir mezarlığa dönüşme ihtimali var; çünkü oralarda sağlık sistemi gerçekten felç durumda.
Amerika’da her bin kişiye 2.8 yatak düşüyor. Bu rakam 3.2’lik İtalya’dan bile kötü. Yoğun bakım yatağı sayısı ise en iyimser tahminle 75 bin civarında. Yoğun bakım şartları Kovid-19’la mücadelede çok önemli, zira solunum desteği sağlanmayan ve birebir takibi yapılmayan hastaların ölüm oranı katlanarak artıyor. Nüfusu yüz binin üzerindeki bazı şehirlerde yoğun bakım yatak sayısının 10’larla ifade edilmesi ABD’nin gerçek bir felaketle yüz yüze olduğunu gösteriyor.
Bugünlerde deniz ortasında koca bir kütük parçası kadar değerli hale gelmiş ventilatör sayısı ise meçhul. Bin yataklı askerî geminin New York kıyılarına demirlediği, doktorların solunum cihazı bağlamak için ‘adam seçmeye’ başladığı kentte vali Andrew Cuomo’nun Washington’a posta koyan şu cümleleri, depo ve lojistik hattının da berbat durumda olduğunu gösteriyor: “Acil yardım gerekli! 30 bin istedik, 4 bin ventilatör gönderdiniz. Bu durumda ölecek 26 bin kişiyi siz belirleyin!”
Asker sokağa indi
Pentagon’un Suriye’de PKK’nın kullanımına verdiği Humwee tipi zırhlı araçlar son iki haftadır ABD caddelerinde geziyor. Virüs bulaşmış askerler de sokağa indi. Lüks mağazaların demir paravanlarla kapatıldığı Wall Street’te yağmaları önlemek için şimdiye dek görülmemiş düzeyde tedbirler alınıyor. Yaklaşan felaketi sezen Amerikan vatandaşları olası bir kargaşada kendini savunmak ya da yağma yaparak hayatta kalmak için bir yandan silaha sarılıyor.
Öte yandan kovid-19 salgını ülkede silah satışlarını patlattı. Silah mağazası sahipleri, satışların 8 kat arttığını belirterek stokların tükendiğini söylüyor. O eski Teksas günlerine geri dönme emarelerinin iyice arttığı ülkede bazı eyalet şerifleri her türlü silah satışını yasaklama yoluna gitti.
Kasım ayındaki seçimlerde başkanlığa yeniden aday olacak Donald Trump ise gerçekten zor durumda. Halkın eve kapanmasıyla hizmet-üretim sektörünün durma noktasına gelişi, Trump’ı en iddialı olduğu ekonomi konusunda çıkmaza soktu. Hisse senetleri 4 yıl öncesine geriledi; işsizlik en iyimser tahminle bile yakında 2 katına çıkacak.
Finansal verilerin daha da kötüye gitme ihtimalinden nefret eden Trump, salgın kâbusunun Nisan ortasındaki Paskalya Bayramına dek bitmesini istedi ama fırtınayı durduramayacağını anlayınca olağanüstü hâl şartlarının 30 Nisan’a dek sürmesi kararını verdi. Çünkü medyadaki yaygın kanaate göre, bugünlerde 500’ün üzerinde seyreden ölüm bilançosu çok yakında günde 2 bine çıkacak ve sadece 4 ay içerisinde toplam kayıp sayısı 200 bine ulaşacak.
2 milyon kişi ölürse…
331 milyon nüfuslu ülkede yaklaşık 600 bin evsiz bulunuyor ve 31 milyon ABD’linin sağlık sigortası yok. Yönetimin ‘herkese 1000’er dolar’ dağıtması da bir şey ifade etmiyor. Çünkü geçtiğimiz günlerde hastanede korona testi pozitif çıkan bir kadına tam 34 bin dolar fatura yazıldı.
Trump’a birbiri ardına sunulan raporlar da karanlık bir tablo çiziyor. Bu raporlardan birine göre, gerekli tedbirler hızla alınmadığı takdirde salgın nedeniyle 2,2 milyon Amerikalı ölebilir; 18 ay devam etmesi beklenen hastalık süreci boyunca kıtlık, yağma, sosyal yıkım kaçınılmaz hale gelir. 38 milyon Amerikalının tedaviye muhtaç olacağı tahmin edilen salgın süresince -iyimser senaryoya göre- 1 milyon kişi hastaneye yatabilir, bunlardan 200 bini yoğun bakıma ihtiyaç duyabilir. Kötümser senaryo ise ABD için tam bir felaket: 9,6 milyon kişi hastanelik olur, bunlardan 2,9 milyonu yoğun bakıma ihtiyaç duyar.
Krizi atlatmanın en önemli yolu tabii ki anti virüs. Ama buna erişmek için bilim çevrelerinin zihni devrim geçirmesi gerekiyor. Sadece onların değil FDA denilen karanlık kuruluşun da. Ancak FDA’in virüsün sahiplerince idare edildiğini düşündüğümüzde bunun imkansızlığı da ortada. Aşı virüs bulaşmış kişiler için bir şey ifade etmez. Bulaşmamışlar için ise ortada henüz bir aşı yok. Varsa da sahipleri yeni düzene dek bunu piyasaya sürmeyecek.
Amerika patladı patlayacak
Amerika’da çıkacak bir kıvılcımın alev topuna dönüşme riski o denli yüksek ki, Pentagon Soğuk Savaş’tan beri en büyük askeri organizasyon olarak gösterilen ‘Defender Europe 20’ tatbikatı için Avrupa’ya gönderdiği 23 bin askerini geri çekme kararı aldı.
Baltıklar, Polonya, Almanya, Fransa ve Gürcistan hattında son 30 yılın en büyük savaş oyunundan geri çekilen ABD’nin boşluğunu virüsle mücadele bahanesiyle Rusya ve Çin dolduruyor. Çin uçakları başta İtalya ve Sırbistan olmak üzere pek çok ülkeye ‘Kovid savaşının galibi’ sıfatıyla iniyor.
Ruslar ise Avrupalı müttefiklerince yalnız bırakılmış NATO üyesi İtalya’nın başkentine ‘salgınla mücadele stratejisi çizmek için’ çıkarma yapıyor. Büyük Okyanus’un orta yerindeki uçak gemisi Theodore Roosevelt’e kadar ulaşarak denizci Conileri Guam adasına hapsolmaya zorlayan korona, İngiliz Kraliçesini dağ başındaki şatoya kapatırken “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en zorlu günleri yaşıyoruz” diyen Merkel’i ise karantina amacıyla evine yolluyor.
Amerikan TV kanallarında Evanjelist papazların, virüs belâsını durdurması için şeytandan ricada bulunduğu saatlerde Katolik doktor ve hemşireler ise biz Müslümanların secde edişimizi andırır bir pozisyona geçerek ‘Baba-Oğul-Kutsal Ruh’tan af diliyor.
Siyonist İsrail’in Sağlık Bakanı Laakov Litzman da ‘dünyayı salgından kurtarmak üzere’ yakında sahneye farklı bir figüran çıkaracakları mesajını şöyle veriyor: “Mesih’in Hamursuz Bayramı’ndan önce gelmesi için dua ediyoruz. Mesih gelecek ve özgürlüğe kavuşacağız.”
Şapkadan ‘Dijital Dolar’ çıktı
Şu salgın günlerinde tuhaf bir gelişme daha: Amerika’ya dijital dolar geldi. İnsanoğluna çip takıp yeryüzünü yapay zekayla yönetmek isteyenlerin projesi ‘kripto para’ çekmecede beklerken ABD Merkez Bankası (FED) birdenbire ‘dijital dolar’ hamlesini açıkladı. Kongre’ye sunulan ve pek de acele hazırlanmadığı belli olan 1119 sayfalık tasarı, ‘devlet yardımı almak isteyen herkesin dijital cüzdan hesabı açmasını’ zorunlu kılıyor.
Ülkede nakit parayı bitirmenin ilk hamlesi olarak görülen sistem, Bitcoin’den biraz farklı. Çünkü dijital cüzdandaki varlıklar FED güvencesine alınıyor. Ancak teklif yine de kripto paraya geçişin ilk resmî hamlesi durumunda. Zira ABD’liler hesaplarına yüklenen dijital doları yine kartla sanaldan harcamak zorunda. Yani ortada ‘banknot’ yok.
1971’den beri karşılıksız dolar basan para baronlarının bundan sonraki oyunları için kağıt paraya ihtiyacı kalmadı. Öğrenmeyi öğrenmiş robotlarla yapay zekayı, hacklenebilir insan tipi için akıllı çipleri tasarlayan akıl, cinsiyetsiz-ailesiz/edebsiz-ahlâksız bir topluma teşne hedonist bir kuşak oluşturma yolunda şimdi daha da rahatladı.
Tarihin dönüm noktalarından birini yaşıyoruz ve yeni bir çağa giriyoruz, bu kesin. Ancak asıl soru şudur: BİZ TÜRKLER NE YAPACAĞIZ?
Belki yüzbinlerce kişi hastalıktan öldüğünde, bir elinde şırınga öbür elinde kırmızı hap, kurtarıcı pozlarında bir MORPHEUS görürsek eğer, DECCAL’le karşılaşmış MÜCAHİD bilinciyle biz TÜRKLER, rehberimiz Kur’an’ı Kerim’in ipine daha da sıkı, sımsıkı sarılmamız gerektiğini unutmayalım, kâfi.