Özel bir tv kanalının canlı yayın programında konuşan İYİ Partili Ümit Özdağ, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun FETÖ’cü olduğunu açıkladı.
‘BUĞRA KAVUNCU FETÖ’CÜDÜR’
Buğra Kavuncu’nun FETÖ’cü Enver Altaylı’nın yeğeni olduğunu söyleyen Ümit Özdağ, “Kendisi FETÖ’nün yurt dışındaki en büyük sivil toplum örgütü olan Kazakistan Türk iş adamları derneğinin başkan yardımcılığını yapmış.” ifadelerini kullandı.
Kavuncu’nun bu görevi yıllarca yaptığını söyleyen Özdağ, 15 Temmuz’dan sonra devletin bu derneğin kapatılması için başvurduğunu ve derneğin kapatıldığını açıkladı.
Öte yandan Özdağ, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in de durumdan haberdar olduğunu söyleyerek, “Sayın Genel Başkan’a ben bu uyarıyı yaptığım zaman iki devlet görevlisiyle konuştuğunu ve bu devlet görevlilerinin Buğra ile ilgili kendilerinde bir kayıt olmadığını söylemişler.” ifadelerini kullandı.
ÖRGÜTÜN KARA KUTULARIYLA TEMASTA
İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun 2014 yılında Enver Altaylı’nın kardeşi, Taha Altaylı’nın Kazakistan Almatı’daki “G Balık” Restorantında çekilmiş kare sosyal medyada hızla yayılırken FETÖ bağlantısı bu kare üzerinden sorgulandı.
FOTOĞRAFTA DİKKAT ÇEKEN İSİMLER
G Balık Restorantında çekildiği öğrenilen karede solda itibaren; FETÖ’nün Kazakistan sözde İmamı M. Mesut Ata, Buğra Kavuncu, Babası Orhan Kavuncu, Enver Altaylı, Bank Asya Katılım ortağı Mehmet Artukaslan, Kazakistan Zaman Gazetesi Başyazarı Ahmet Alyaz, Oruç Burak Kavuncu olduğu görülüyor.
CHP İL BAŞKANIYLA DAYANIŞMA İÇİNDE!
İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, mevkiidaşı CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu seçim döneminde bir çok defa yan yana olmuş, birlikte verdikleri röportajda da “Ortada başarılı olmuş bir ittifak var. Bunun sonuçlarını yerel seçimlerde hep birlikte gördük’ diye konuşmuştu.
Şimdi kamuoyu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne İYİ Parti kontenjanından yani Buğra Kavuncu referansıyla alınan daire başkanı, genel müdür, müdür, şef ve personelin olup olmadığı varsa bunların kimler olduğu merak edilmeye başlandı.
DÜNYA DEVİ ALMAN ŞİRKETTE ÜST DÜZEY YÖNETİCİLİK
Buğra Kavuncu’nun 2006 yılında dünyanın en büyük kimya ve boya firmalarından bir tanesi olan BASF Construction Chemicals Central Asia LLP’de Genel Müdür olarak başladığı BASF serüveni, hızla yükselerek 2016 BASF Türk Kimya Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. CEO’su olduğunda zirveye ulaştı.
Küresel bir ekonomi devi olan BASF’ın Alman ve ABD derin devletiyle ve istihbarat teşkilatlarıyla da bağlantıları olduğu biliniyor.
FETÖ-ALTAYLI-KAVUNCU ÜÇGENİ
Buğra Kavuncu’nun hızlı yükselişinde ailesinin rolü büyük. Öyle ki Kavuncu ailesi sıradan bir aile değil. Kavuncu’nun dayısı Enver Altaylı, Amerika’ya rapor yazan, FETÖ’ye çalışan, yanında Alman ve CIA ajanlarının cirit attığı bir isim. Altaylı’nın, elebaşı Gülen’i keşfederek CIA ile tanıştırdığı iddialar arasında.
Enver Altaylı’nın CIA-GÜLEN buluşmasında en önemli rolü Özbek Türk’ü olan CIA ajanı Ruzi Nazar bağlantısı oynuyor. Zira Kavuncu ailesi Özbek asıllı bir aile, sonrasında Adana’ya gelerek yerleşiyorlar. Tıpkı Ruzi Nazar gibi. Kavuncu Ailesinin en büyük ismi Abdurrahman Kavuncu. 1938’de Türkiye’ye geliyor. En yakın arkadaşı Ruzi Nazar!
80 sonrası ülkücüler arasında yaşanan “ümmetçi-milliyetçi” ayrışmasında “radikal milliyetçilerin” başını çeken isim ise Abdurrahman Kavuncu’nun torunu olan Burhan Kavuncu. Burhan Kavuncu ile Enver Altaylı ise dayı çocukları. Burhan Kavuncu’nun örgütlediği pek çok radikal cihatçı Çeçenistan’da savaşmaya gitti ve bir daha geri dönmedi.
Türkiye’deki radikal islamcılığın ve Hizbullah’ın oluşumundaki kilit isimlerden birisinin de Burhan Kavuncu olduğu ifade ediliyor.
ÖZDAĞ NE DEMİŞTİ?
Özdağ’ın konuya ilişkin açıklamalarından satır başları şöyle:
“Buğra Kavuncu, FETÖ’nün yurt dışındaki en büyük sivil toplum örgütü olan Kazakistan Türk İşadamları Derneği’nin başkan yardımcılığını yapmış, yıllarca yapmış. Devlet 15 Temmuz’dan sonra bu derneğin kapatılması için Kazakistan’a başvurmuş, kapatılmış. Bunun izahı yok, bana yapılmadı. Sayın Genel Başkana ben bu uyarıyı yaptığım zaman 2 devlet görevlisiyle konuştuğunu, Buğra’yla ilgili kendilerinde kayıt olmadığını söylemişler. Bunu da kabul ederim ama ben yıllarca FETÖ konusunda mücadele etmiş, tavrını ortaya koymuş, bu konuda büyük hassasiyet göstermiş bir insan olarak, bir siyasetçi, Türk milliyetçisi olarak bu izahatla tatmin olmam.
“Çok net söylüyorum, FETÖ’cü bir sivil toplum örgütünün eğer başkan yardımcılığını yapıyorsanız, öncesindeki başkan ve sonrasındaki başkan FETÖ’cüyse, bu arada FETÖ’yle ilgili yıllar boyunca bir tane olumlu veya olumsuz açıklamanız yoksa, sosyal medya hesaplarınız bomboşsa, bu şekillendirilmiş demektir. Hayatın normal akışına aykırıdır. Bunun doğru olmadığını düşündüğüm için daha partiye gelmeden önce bu uyarımı yaptım. Açık bilgilere baktığınız zaman FETÖ’nün kendi yapılanması içerisinde önemli pozisyonları dışında kendi elemanları dışında kimseyi getirmediğini biliyoruz. Ben ne söylediğimi gayet iyi bilerek, yıllardan beridir terör ve güvenlik konularında çalışan…
“Mümtaz’er Türköne’nin FETÖ operasyonunun her kademesini nasıl şekillendirdiğini ortaya koydum. Hiçbir zaman devlet güvenliğiyle ilgili meselelerle boşa ve iç siyaset için kullanmadım. Mümtaz’er Türköne FETÖ yandaşıdır. Bildiği halde FETÖ’nün mesih olmadığını işbirliği yapmıştır. Buğra Kavuncu’nun durumunun ortaya çıkması lazım. Bu sivil toplum örgütünün neresinde neden görev aldığını açıklaması lazım.
“Türk milliyetçiliğinin iktidara gelmesi için bir hareket başlattık. Burada bu insanların yanlış bir çizgiye girmesine izin vermemiz söz konusu değil. Ben asla Türk milliyetçiliğinin bu temel ekseninin kırılmasına razı gelmem, bunun mücadelesini veririm. Partide kalıp veririm bunun mücadelesini. Partiyi manipüle etmek isteyen, geçmiş ilişkilerini izah etmeyen…”
İP VE KAVUNCU’LARIN SIR DOLU İLİŞKİLERİ
Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür 1 Eylül 2018’deki yazısında İYİ Parti ve Kavuncu ailesi arasındaki ilişkilere dikkat çekmişti.
İşte Mahmut Övür’ün o yazısı;
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “prensi” olarak sunulan genç işadamı Buğra Kavuncu’nun GİK üyesi ve parti sözcüsü olması uzun yıllarda Türkiye’nin yaşadığı iç ve dış kuşatmalarla yakından ilişkili görülüyor. Ailesinin siyasetteki rolü, CIA ve FETÖ ile ilişkileri, Türkiye’nin geçmişte ve bugün yaşadığı kırılma noktalarında ortaya çıkmaları bunu gösteriyor.
BUĞRA KAVUNCU BASF’TA ÜST DÜZEY YÖNETİCİYDİ
Dün eski MİT’çi, CIA ile ilişkili Enver Altaylı ve FETÖ’nün Kazakistan’daki önemli ismi eski Eyüp Belediye Başkanı İsmail Kavuncu’nun ilişkilerini ve akrabalıklarını yazdım.
Buradan devam edelim. Buğra Kavuncu’yu görünürde İyi Parti sözcülüğüne taşıyan şey, Almanya’nın dev firmalarından BASF’ta üst düzey yönetici olması. Ama arka planda başka ilginç ilişkiler var. Bir kere firmanın geçmişi ve ilişkileri soru işaretleriyle dolu. BASF firmasının geçmişi İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzanıyor. Dünyanın en büyük kimya ve boya firmaları arasında yer alıyor. Derin ve küresel bir güç olduğu söyleniyor. Bu gücün Kazakistan’da büyümesiyle FETÖ’cülerin yükselişleri arasında bir paralellik var.
FETÖ ELEBAŞI GÜLEN’LE İLK İRTİBAT!
Bu fotoğrafa, Koyuncu’nun dayısı Enver Altaylı’nın Almanya ve CIA ilişkilerini ve diğer akbabası İsmail Kavuncu’nun FETÖ bağlantısı eklenince durum biraz daha netleşiyor. Ama büyük fotoğrafı asıl tamamlayıcı olan büyük dede Abdurrahman Kavuncu.
Dede Koyuncu, 1938’de Özbekistan’dan Türkiye’ye göçen ailenin en büyüğü.
Onun en yakın arkadaşı ise CIA ajanı Özbek kökenli Ruzi Nazar. Onun öğrencisi ise MİT’çi Enver Altaylı… Başka isimler de var ama daha önemlisi Gladyo örgütlenmesi, onun ilk adımı Komünizmle Mücadele Dernekleri ve FETÖ elebaşı Gülen’le ilk irtibatın kurulması.
Bu ilişkiler ağı, 90’larda Sovyetler’in yıkılmasıyla yeniden canlanıyor. Adres, Türki Cumhuriyetler. Buralar hem Altaylı’nın hem de CIA’nın ilgi alanı.
CIA’NIN O BÖLGELERDEKİ APARATI FETÖ!
Başka kim var dersiniz? Şaşırtıcı değil, CIA’nın o bölgelerdeki aparatı FETÖ.
Okulları ve işyerleriyle FETÖ o bölgeleri ele geçirirken başrolde bildiğimiz İsmail Kavuncu var.
Biraz karışık ama buraya bir nokta koyup Kavuncu ailesiyle ilgili yine kafalarda soru işareti oluşturan iki önemli ayrıntıya daha dikkat çekelim. İlkine bir soruyla başlayalım: Bir CIA projesi olan FETÖ’nün Türki cumhuriyetlere yönelmesiyle Türkiye’deki milliyetçi cenahta yaşanan “ümmetçi-milliyetçi” siyasal ayrışmanın aynı zaman dilimine denk düşmesi acaba tesadüf mü? O tarihlerde Ülkücüler arasında yaşanan ayrışmanın öncülüğünü yapan isim ise Buğra Kavuncu’nun babası Orhan Kavuncu…
İkinci ayrıntı çok daha ürkütücü…
TSK’DA TEPE NOKTALARA GELEN BIR KAVUNCU: TUĞGENERAL SALİM CÜNEYT KAVUNCU
Karşımıza bu kez TSK’da tepe noktalara gelen bir Kavuncu çıkıyor; Tuğgeneral Salim Cüneyt Kavuncu. Ürkütücü olan ise Türkiye’nin bugün yaşadığı kuşatmanın bir başlangıcı olan Uludere katliamı… Hatırlarsanız 28 Aralık 2011’de Irak sınırında kaçakçılık yapan 34 sivil, “terörist” diye bombalanarak öldürülmüştü. İnsani ve siyasi açıdan çok sarsıcı bir olaydı bu.
O günlerde de yazdım, bu bir tuzaktı ve amaç AK Parti ile Kürt sosyolojisinin arasını açmaktı. Öyle de oldu. O kararın nasıl verildiği çok tartışıldı. Ortaya halen de net bir fotoğraf çıkmış değil.
Ama o günlerde Yeni Şafak’ta yazan Abdülkadir Selvi, sınırdan geçmeye çalışan kaçakçıların bombalanması konusunda emrin kimden geldiğine dair çok önemli bir iddiayı seslendirmişti.
TSK’DAN SÜRPRİZ EMEKLİLİK TALEBİ
Selvi’ye göre o dönemde Genelkurmay Komuta Kontrol Daire Başkanı olan Tuğg. Salim Cüneyt Kavuncu, Uludere’de vurma kararı verilmesini sağlayan raporu yazan isimdi.
O soruşturmadan bir sonuç çıktı mı bilmiyorum ama Tuğg. Kavuncu, Uludere olayından hemen sonra sürpriz biçimde emekliliğini istedi. Bu karanlık ilişkiler ağı çözülmeden kuşatmalar bitmez.
(takvim)