Ali Babacan’ın itirafı sonrası Erdoğan’dan ilk açıklama..
Gazeteci Abdülkadir Selvi, Ali Babacan’ın AK Parti milletvekiliyken bir yandan Abdullah Gül’ün Erdoğan’ın karşısına muhalefetin ortak adayı olarak çıkarma çabası üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine ettiği telefonu yazısında anlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi’yi “Siyasi ikiyüzlülüğün belgesi” yazısından sonra telefonla aradı. Selvi o anları bugün yayımlanan yazısında şöyle anlattı:
Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı adayı olarak görebilirsiniz. Ama hem AK Parti milletvekili rozetini taşıyacaksınız, hem de AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tasfiye planının “tam göbeğinde” yer alacaksınız. Bu siyasi ikiyüzlülükten başka bir şey değil.
İHANETİ AFFETMEZ
AK Parti’den istifa edebilirsiniz. AK Parti’nin karşısına parti kurabilirsiniz. Bizim insanımız birçok şeyi anlar ama bir şeyi affetmez. O da ihaneti.
Siyasi ahlakı, etik değerleri ağzından düşürmeyen Ali Babacan’ın bu yaptığı ise, bırakın siyasi kriterlerle değerlendirmeyi insani olarak dahi affedilecek gibi değil. Ali Babacan, AK Parti’ye ve Erdoğan’a yönelik kumpasın içinde yer alırken, AK Parti milletvekiliydi. Ve tam 13 ay sonra istifa etmeyi aklına getirdi.
SİYASİ İBRET BELGESİ
Ali Babacan’ın bir yandan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığına imza verip, diğer yandan Abdullah Gül’ün Erdoğan’ın karşısına ortak aday olarak çıkarılması projesinin mimarlarından biri olduğu yönündeki itirafını eleştirdim. Sadece eleştirmekle yetinmedim. Siyasi ikiyüzlülük örneği olarak hem Ali Babacan’ın hem Ahmet Davutoğlu’nun imzalarının örneklerini yayınladım.
Siyasi bir ibret belgesi olarak arşivlerde yerlerini almalarını istedim.
ERDOĞAN’IN TELEFONU
“Siyasi ikiyüzlülüğün belgesi” başlıklı yazımın yayınlandığı akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan aradı. Cumhurbaşkanı ile aramızda güzel bir konuşma gerçekleşti. Salı günü akşam 19.25’te yaptığımız görüşmenin özel bölümlerini kendime saklayacağım. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gönül diliyle konuştuk. Gezi olayları sürecinde, 17-25 Aralık döneminde ve “Kader Birliği” yaptığımız 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi.
ERDOĞAN’IN VEFASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet Mitingleri’ne, 367 kararına ve 27 Nisan e-muhtırasına rağmen Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı. Erdoğan’ın dirayetli duruşu olmasa, Gül cumhurbaşkanı olamazdı.
CELAL BAYAR, ÖZAL, DEMİREL NE YAPTI?
Ayrıca cumhurbaşkanlığı gündeme geldiğinde parti liderleri önce kendilerini o makama layık gördüler. DP Genel Başkanı Celal Bayar, ANAP lideri Turgut Özal ve DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel cumhurbaşkanı seçilerek Çankaya’ya çıktılar. Bunun tek istisnası oldu.
‘ABDULLAH GÜL KARDEŞİM’
AK Parti genel başkanı ve başbakan olarak Erdoğan “önce ben” demedi. Erdoğan’ın seçilmesi doğal olandı. Siyasi geleneğe uygundu. Sayısal gücü yeterliydi. Ama Erdoğan önce kendi nefsini değil, dava arkadaşını tercih etti. “Abdullah Gül kardeşim” dedi.
‘KARDEŞİM ERDOĞAN’ DİYEMEDİ
Ama Gül, 7 yıl cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra, “Kardeşim Recep Tayyip Erdoğan” diyemedi. Erdoğan, Ahmet Davutoğlu’nu başbakan ve AK Parti genel başkanı, Ali Babacan’ı başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı yaptı. Ama onlar koltuk gittikten sonra Erdoğan’ı tasfiye planlarının içinde yer aldılar. Yok yok, tam göbeğinde. Siyasi vefasızlığın bir adım ilerisine geçip, Erdoğan’ı tasfiye planlarında rol üstlendiler.
ERDOĞAN’IN KAYBETMESİ İÇİN ÇALIŞTI
Abdullah Gül, Erdoğan’a karşı muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı olmaya çalıştı. Başaramadı ama Erdoğan’ın kaybetmesi ve AK Parti’nin İstanbul seçimlerinde başarısız olması için çaba gösterdi. Kendisini cumhurbaşkanlığına taşıyan partisine vefasını böyle gösterdi. AK Parti’den ayrılarak kendi partilerini kuran Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nu ise anlatmaya gerek yok.
Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın siyasi ikiyüzlülük ve ihanet örneği olan rollerine dikkat çekmeye çalıştım.
ERDOĞAN’IN İLK SÖZLERİ NE OLDU?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yazını okudum. Teşekkür etmek için aradım” diye söze başladı.
Doğrusu İsrail’in Mescid-i Aksa’ya saldırılarının sürdüğü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail zulmünün engellenmesi için dünya liderleriyle görüşmeler yaptığı bir sırada aramasına şaşırmıştım. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan telefonu bağlarken, Cumhurbaşkanı’nın bir görüşmesi nedeniyle kısa bir süre beklemek zorunda kaldım. Erdoğan, yoğun bir diplomasi trafiğinin tam ortasında aramıştı.
MESCİD-İ AKSA’YA SAHİP ÇIKMAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Filistinlilere sahip çıktığı, Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırıların durması için gayret gösterdiği için teşekkür ettim. Erdoğan, “Tabii ki yapacağız” dedi. Bu benim misyonum dercesine bir hava içindeydi.
‘İÇİMİZDEKİ MESCİD-İ AKSA’LARI YIKMAK İSTİYORLAR’
Kısa konuşmamız sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir cümleyi iki kez kullanması dikkatimi çekti.
Mescid-i Aksa’ya saldırıları konuşurken Cumhurbaşkanı “İçimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmak isteyenlere karşı yazınız çok güzel oldu” dedi.
İKİNCİ KEZ MESCİD-İ AKSA VURGUSU
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuşmamız sona ermeden siyasi ikiyüzlülük ve ihanet konusu gündeme geldi.
Osman Bölükbaşı, partisinden milletvekili seçilip, ilk fırsatta Demokrat Parti’ye geçen milletvekilleri için, “O kadar ihanet gördüm ki, gönlüm Karacaahmet Mezarlığı’na döndü” demişti.
Elinden tutup cumhurbaşkanı, başbakan ve bakan yaptığı kişilerin ihaneti karşısında Erdoğan’ın ne düşündüğünü merak ettim. Kişisel bir şey söylemedi. Şahsını değil, davayı ön plana çıkardı.
“Bunlar da içimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmak istiyorlar” dedi.
Peki uluslararası sistem Erdoğan’ı neden yıkmak istiyor, Erdoğan’ı tasfiye planında yer alanlar neye hizmet ediyor?
Erdoğan bir cümle ile yanıtını verdi.
“Bunlar da içimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmak istiyorlar” dedi.
ERDOĞAN’DAN NEDEN RAHATSIZLAR
İsrail’in bombardımanı altındaki Filistinlilere sahip çıkan kim? Sadece Erdoğan çırpınıyor. Arap dünyasından ses çıkıyor mu?
Zaman zaman uluslararası sistem Erdoğan’dan neden rahatsız, diye düşünüyorum. Askeri vesayeti geriletip, 15 Temmuz’da ABD-FETÖ ortak darbesini püskürten, başörtüsü yasağını kaldırıp Ayasofya’yı açan, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla sınırımızda oluşturulmak istenen PKK garnizon devleti kurma planını parçalayan, Mavi Vatan’ı kazandırıp, Libya’da Hafter darbesini önleyen, Karabağ’da Azeri kardeşlerimizin zafer kazanmasından büyük payı olan Erdoğan’dan niye rahatsız olmasınlar ki? Benimki saf bir soru.
BİR DÖNEMİN DAVA ARKADAŞLARI
Uluslararası sistem elbette ki Erdoğan’ı tasfiye etmek ister.
Ama asıl önemli olan, bir dönemin dava arkadaşlarının burada üstlendiği rol ve neye alet oldukları konusu…