Başörtülü olduğu için depremzede çocuğu okula almayan müdürü serbest bırakan skandal mahkeme kararına itiraz..
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in yönetiminde bulunduğu Çağdaş Okulları, deprem nedeniyle naklini Eskişehir’e aldırmak isteyen öğrenciyi başörtülü olması sebebiyle kabul etmemişti. Skandal olayla ilgili mahkemeden vicdan yaralayan bir karar çıktı. Alınan kararda; Toplum içerisinde gerçekleşmediği için durumun rencide edici olmadığı ve sözlerin ‘nasihat’ olarak değerlendirilebileceğini ifade edildi. Savcılık söz konusu karara itiraz etti…
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Hatay’dan Eskişehir’e gelen depremzede aile, kızları T. İ.’yi, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in kurucusu olduğu Özel Çağdaş Okullarına kaydettirmek istedi. 28 Şubat zihniyetine sahip okul müdürü İsmail Samur, T. İ.’nin başörtülü olduğu gerekçesiyle okula kaydını yaptırmadı. Ailenin şikayeti üzerine soruşturma başlatan Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı, Samur hakkında “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan dava açtı.
SKANDAL SÖZLER ‘NASİHAT’ OLARAK DEĞERLENDİRİLDİ
Eskişehir 8. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada duruşma savcısı Samur’un cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme, Samur’un, T.İ.’nin sırf başörtülü olması nedeniyle okula kaydını yapmadığının mevcut delillerle sabit olduğunu kabul etmesine rağmen kendisiyle çelişerek sanık hakkında beraat kararı verdi. Mahkeme, beraat kararına gerekçe olarak, Samur ile aile arasında geçen diyaloğun ‘aleniyet niteliği’ taşımamasını gösterdi. Daha çok liberal düşüncelere sahip ailelerin çocuklarını söz konusu okula gönderdiği, muhafazakar ailelerin çocuklarını bu okula göndermeyi tercih etmediği belirtilen kararda, “Küçük mağdurun başörtüsü ile okula devam ettiği taktirde pedagojik açıdan bilinen bir gerçek olan ‘arkan zorbalığına’ maruz kalma ihtimalinin yüksek olduğu, sanık müdürün de esasen mağdurun bu duruma düşmesini yani manen zarar görmesini engellemek niyetiyle hareket etmesi, mağduru ve mağdurun inandığı ve toplumun inandığı dini değerleri aşağılama niyet ve kastının bulunmadığı” savunuldu.
SAVCILIK İTİRAZ ETTİ
Yeni Şafak’ta yer alan habere göre; Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı, beraat kararına itiraz ederek dosyayı istinaf mahkemesine taşıdı. Sanığın cezalandırılmasını talep eden savcılık, istinaf başvurusunda sanığın, inancı gereği başörtüsü takan mağdureyi gördüğünde hiddetli bir şekil ve üslupla mağduru başörtüsü kullanması nedeniyle okula kabul edemeyeceğini söylediği, sanığın tavır ve sözleriyle başörtüsü üzerinden İslam dinine ait değerleri aşağıladığı ve ayrımcılık gerçekleştirdiğine dikkat çekildi. Sanığın, başörtüsüyle ilgili söyleriyle, mağdurenin barış esasına dayalı bir hukuk toplumunda yaşadığına dair duyguyu zedelediğini, söylenen sözlerin aşağılayıcı ve ayırımcı nitelikte olduğu ve kamu barışını da bozduğu belirtildi.
HUKUKİ BİR GEREKÇE DEĞİL
Mahkemenin başörtü nedeniyle kayıt işleminin yapılmamasının onaylanmayan bir davranış olduğunu kabul etmesine rağmen kendi içerisinde çelişkiye düştüğüne kaydeden savcılık, ‘sırf başörtülü olması nedeniyle derslere girmesinin mağdur için zorluklar oluşturacağı’ ve ‘akran zorbalığına maruz kalacağı’ yönündeki gerekçelerin hukuki bir gerekçe olmadığını ifade etti. Başvuruda, mağdurun söz konusu okula kabulünün yapılmamasının temel anayasal hak ve hürriyetlerden olan eğitim hakkının, inanç ve ifade hürriyetinin engellenmesi ile kamu barış ve toplum huzurunun bozulmasına neden olan, meşru bir amaca yönelik olmayan ve temel hakların özüne müdahale niteliğinde bir davranış ve eylem olduğu anlatıldı.
HUKUKİ BİR GEREKÇE DEĞİL
Mahkemenin başörtü nedeniyle kayıt işleminin yapılmamasının onaylanmayan bir davranış olduğunu kabul etmesine rağmen kendi içerisinde çelişkiye düştüğüne kaydeden savcılık, ‘sırf başörtülü olması nedeniyle derslere girmesinin mağdur için zorluklar oluşturacağı’ ve ‘akran zorbalığına maruz kalacağı’ yönündeki gerekçelerin hukuki bir gerekçe olmadığını ifade etti. Başvuruda, mağdurun söz konusu okula kabulünün yapılmamasının temel anayasal hak ve hürriyetlerden olan eğitim hakkının, inanç ve ifade hürriyetinin engellenmesi ile kamu barış ve toplum huzurunun bozulmasına neden olan, meşru bir amaca yönelik olmayan ve temel hakların özüne müdahale niteliğinde bir davranış ve eylem olduğu anlatıldı.
AYRIMCILIĞA TABİ TUTTU
Mahkemece dosyaya herhangi bir sosyal inceleme raporu veya psikolojik bilimsel bir rapor edinilmeden mağdurun başörtüsü nedeniyle akran zorbalığına maruz kalacağının pedagojik gerçek olarak kabulünün hukuki temel ve gerekçelendirmeden yoksun olduğunu belirten savcılık, “Okul müdürü olan sanığın deprem bölgesinden gelen mağduru ön görüşmede okula kaydı için seve seve yardımcı olacağını ifade etmesine karşın mağduru fiilen karşısında başörtülü gördüğünde davranımını değiştirerek ve ön kabulünün tam aksi tavır ve söylemlerle bilinçli ve ısrarla başörtüsünü çıkarmadığı takdirde kayıt işlemlerini gerçekleştirmeyerek mağduru benimsediği dini değerler nedeniyle alenen küçük düşürdüğü, zaten yaşanan deprem felaketinden ötürü depremzede olması nedeniyle zor durumda ve travma içerisinde olan mağdureyi ayrımcılığa tabi tutmasının sanıkta isnat olunan suça yönelik kastın objektif olarak oluştuğunun açık göstergesi olduğu anlaşılmıştır” denildi.