Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Teklifimizi Meclis’e sunduk”
“Ana muhalefet başörtüsü konusunda samimiyse gelsin anayasal düzenleme yapalım. Teklifimizi Meclis’e sunduk. Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Biz bir daha sokulmak istemiyoruz. Çalışmak, üretmek, kendini gerçekleştirmek, ülkemize ve milletimize hizmet etmeyenler için devletimizin bütün imkanlarını seferber ediyoruz.
Hepimizin içini acıtan istismar vakası yüzünden hemen içindeki kin ve nefreti kusmaya başlamışlardır. Muhalefet partilerinde ayyuka çıkan istismar karşısında kıllarını bile kıpırdatmadılar. Diyarbakır annelerinin kapısını bir kez olsun çalmadılar. PKK’lı alçakların canice katlettikleri kadın öğretmenlerimiz, bebeklerimizle ilgili çıkıp tek bir eleştiri getirmediler.
“Gereken çokluk sağlanamazsa son sözü milletimiz söyleyecektir”
Tek parti zihniyetinin değişmediğini ve asla değişmeyeceğini 85 milyonla birlikte hep beraber görmüş olduk. Meclise yaptığımız teklifle başörtüsü konusunda anayasal güvenceyi kazandırırken aile müessesini de bu anayasa metnini inşallah koyacağız.
Temennimiz, teklifimizin insanımızın beklentilerine uygun şekilde en geniş mutabakatla TBMM’den geçmesidir. Gereken çokluk sağlanamaz, bu süreçte yol kazası yaşanırsa elbette son sözü milletimiz söyleyecektir. İnşallah referanduma gerek kalmadan akıl, vicdan, sorumluluk sahibi milletvekillerimizin desteği ile bu meseleyi kalıcı bir çözüm sağlanacağına inanıyorum.
“Mesele asla sayı değildir”
Türkiye İlahiyatlar Derneği kuruluşundan bu yana geçen 5 yıllık sürede önemli hizmetlere imza atıyor. Türkiye’de farklı illerde okuyan ilahiyat öğrencileri arasında birliğin tesisi, işbirliğin artırılması yönünde gösterildiği gayretler dolayısıyla derneğimizi tebrik ediyorum. Hep söylediğimiz gibi siyasette de, sivil toplumda, sosyal hayatta zaferin parolası uhuvvettir, vahdettir.
Mesele asla sayı değildir. Asıl güç niteliktedir, kalitededir. Asıl etki mücadeleyi örgütlü bir şekilde yürütmekle sağlanır. Bunun için birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. Bu emri ilahinin bize işaret ettiği yoldan asla ayrılamayız. Vakıf ve derneklerimiz hayırda yarışırken kesinlikle dayanışma içinde hareket etmelidir.
“İlahiyat fakülteleri, kesinlikle sıradan yükseköğretim kurumları değildir”
Gençlerimize ufuk ve vizyon kazandıran çalışmalara sahip çıkmak en öncelikli vazifemizdir. Gelecekte de sizlerle beraber ülkemizin tüm gençlerinin yanında olmayı sürdüreceğiz. İlahiyat fakülteleri tarihi, misyonu ve serencamı itibarıyla kesinlikle sıradan yükseköğretim kurumları değildir.
İmam hatipler gibi ilahiyatlar da ülkemizin belli dönemlerine ayna tutan müesseselerdir. Modern anlamıyla üniversite bünyesinde açılan ilk ilahiyat fakültesi Ulumu Aliye’yi Diniye şubesidir. Zamanla şubenin ismi ve müfredatı değişmiş, kapatılmadan önce Süleymaniye Medresesi olarak hizmet vermiştir.
“İmam hatiplerin mazisi gassal yetiştirmiş okullara dayanıyor”
Tek parti zihniyetinin Türkiye’nin üzerine adeta karabasan gibi çöktüğü dönemin milletin hafızasında çok derin yaralar açtığı hakikattir. Üstad Necip Fazıl tarihimizin bu safhasını Allah ve ahlak demenin yasak olduğu yıllar olarak anlatıyor. İmam hatiplerin mazisi gassal yetiştirmiş okullara dayanıyor.
Bu korkunç yıllarda diğer ilmi faaliyetler gibi ilahiyat eğitimi de verilemedi. ‘Sadece gassal yetiştireceksin’ oradan geliyoruz. Benim imam hatipteki hocam ‘siz ölü yıkamak için mi buraya geldiniz’ diyordu. Bizim nereye gideceğimizin farkında değildi. Elhamdülillah nereden nereye? İlahiyat fakültesi kapılarındaki zincirlerin kırılması çok partili hayata geçmekle mümkün oldu.
“Ben kızımı İstanbul’dan Trabzon’a gönderdim”
Ben kızımı İstanbul’dan Trabzon’a gönderdim. Oradaki imam hatip lisesinin müdürü, ‘gönder buraya’ dedi. Elhamdülillah bunların hepsi mazi oldu. Şimdi artık hep ileri. Daha sonra vesayet süreçlerinde sıkıntılara maruz kaldık.
28 Şubat zihniyeti imam hatipler ve meslek liseleriyle birlikte ilahiyat fakültelerini hedef almıştır. Dini eğitim veren kurumlara tesettürle girmek mümkün olmamıştır, düşünebiliyor musunuz?
“Türkiye’de sessiz bir devrimi gerçekleştirdik”
28 Şubat’ın canlı şahitleri o meşum günlerde yaşanan hukuksuzlukları, adaletsizlikleri ve hak gasplarını çok iyi hatırlıyor. Milletimizin evlatlarına yapılan zulümlerini yakinen biliyoruz. Rabbim bir kez daha bu milleti tek parti faşizmine bırakmasın diyoruz.
1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat karanlığına 3 Kasım seçimlerine hamdolsun hep birlikte son verdik. Merkezinde demokrasinin, özgürlüklerin ve adaletin olduğu dönemi başlattık. Türkiye’de sessiz bir devrimi gerçekleştirdik. İkna odalarının kaldırılması, katsayı adaletsizliğine son verilmesine kadar her alanda tarihi nitelikte adımlar attık.