Cumhuriyet’te tansiyon yükseliyor! “Patron çıldırdı!.”
Cumhuriyet gazetesindeki sendika kavgası giderek büyüyor. Son olarak Mine Söğüt de, “Patron çıldırdı” başlıklı yazısıyla kavgaya dahil oldu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, gazeteden ve 3 yıldır yürüttüğü genel yayın yönetmenliğinden, Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun’un “emek ve sendika karşıtı tavrı” nedeniyle istifa ettiğini duyurdu. Sosyal medya hesabından bir açıklama yapan Küçükkaya, Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun’un, Türkiye Gazeteciler Sendikası ile toplu iş sözleşmesi görüşmeleri öncesi gazetecileri sendikadan istifa etmeye zorlaması, aksi takdirde Genel Yayın Yönetmenliğini bırakmasını istemesi üzerine bu kararı aldığını kaydetti.
“Patron çıldırdı”
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun arasındaki gerilime Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt de dahil oldu. Söğüt, “Patron çıldırdı” başlıklı yazısında, “Bu süreç boyunca sendikalı çalışanların yanında olacağımı ve eğer ifşa edilenler doğruysa vakıf yöneticilerinin ortak tavrını hem meslek etiği adına hem de kişisel etik anlayışım adına dikkatle izleyeceğimi buraya not etmek isterim” dedi.
Söğüt, yazısında şunları kaydetti:
Sekiz yıldır bu gazetede köşe yazıyorum. Bu süre içinde vakıf yönetiminde de editoryal kadroda da defalarca değişiklik oldu. Buna paralel olarak gazetenin ideolojik dili de devamlı değişti.
Değişmeyen tek şey mutfağında çalışanlar ve bir de Cumhuriyet gazetesini hâlâ, bir ucunda Cumhuriyet rejimi diğer ucunda Uğur Mumcu gazeteciliği olduğu için inatla okumaya devam eden ve yaşları artık çok ama çok ilerleyen okurlardı.
O okurlara verdiğim değer ve mutfakta çalışanların niyetine duyduğum güven yüzünden gazetedeki çalkantıları bugüne kadar hep, aleyhine yazılar yazdığım zehirli iktidar kavramına ait bir mesele olarak görmeyi ve umursamamayı tercih ettim.
Ve şu korkunç zamanlarda, bir ayağı zaten çukurda olan medyanın, bu dünyevi ve kirli değerlerden öte, paralel bir evrende kendi alternatif ve kıymetli değerleriyle var olmaya devam edebilmesi için, üretken bir noktada, çoğu zaman zorlansam da dimdik durmaya çalıştım.
O yüzden bugün gazetenin genel yayın yönetmeninin ifşa ettiği baskıya karşı gazete çalışanlarının takınacağı tavrın, vereceği tepkinin ve vakfın izleyeceği yolun hem gazetenin hem de gazeteciliğin geleceği açısından çok belirleyici olacağını düşünüyorum.
Aynı zamanda patronu olmayan bir vakıf gazetesinin iç dinamikleriyle kendisini nelerden ne kadar koruyabileceğini veya neler karşısında korunmasız kalabileceğini de hep birlikte göreceğiz.
Bu gazetenin başına ne gelirse gelsin… Sonuç ne olursa olsun; sahibi olmayan gazete kıymetlidir. Hâlâ sendikalı olabilen basın çalışanları kıymetlidir. Tarihinde zaman zaman büyük çalkantılar, hatalar, sorunlar olsa da çok köklü değerleri bünyesinde barındıran ve ülkenin geleceğiyle ilgili endişe taşıyan; okuruna hâlâ bir vaha ihtimali vaat eden Cumhuriyet gazetesi kıymetlidir.
Bu gazetenin başına ne gelirse gelsin… Gazete kimlerin eline geçerse geçsin…
Mutfağında çalışan dürüst gazetecilerin ve karşılaştığımızda tek kelime etmeden ellerimi sarıp sarmalayan, yaşlı gözlerini gözüme dikerek bana neden yazdığımı tekrar ve tekrar hatırlatan okurların adına…
Başka bir sektörde ortaya çıktığında haber değeri taşıyan bir meseleyi, kendi başına geldiğinde görmezden gelmeyen ve olayı tüm açıklığıyla masaya yatırabilen bir gazetede çalışıp çalışmadığımı görmek üzere…
Bu süreç boyunca sendikalı çalışanların yanında olacağımı ve eğer ifşa edilenler doğruysa vakıf yöneticilerinin ortak tavrını hem meslek etiği adına hem de kişisel etik anlayışım adına dikkatle izleyeceğimi buraya not etmek isterim.
Her mesleğin farklı kırmızı çizgileri vardır.
Ama işçi haklarının kırmızı çizgisi her meslekte ortaktır.