Engin Ardıç’tan İsmail Küçükkaya analizi! “Gazeteci olarak bitmişti şimdi de özel hayatıyla bitiyor!.”
İsmail Küçükkaya’nın eşi Eda Demirci’ye uyguladığı şiddeti köşesine taşıyan yazar Engin Ardıç, yerel seçimler öncesinde Küçükkaya ve Ekrem İmamoğlu’nun otel odası rezaletini hatırlatarak, “İsmail o televizyon programından sonra gazeteci olarak bitmişti, şimdi de özel hayatıyla insan olarak bitme sürecinde” ifadelerini kullandı.
Bugünkü köşe yazısında Yahudi sermayeli FOX TV’nin sunucusu İsmail Küçükkaya’nın eşi Eda Demirci’ye uyguladığı şiddete değinen Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç, yerel seçimler öncesinde Küçükkaya ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun otel odası skandalını hatırlatarak, “İsmail o televizyon programından sonra gazeteci olarak bitmişti, şimdi de özel hayatıyla insan olarak bitme sürecinde” ifadelerini kullandı.
İşte Ardıç’ın o yazısı:
İsmail o televizyon programından sonra gazeteci olarak bitmişti, şimdi de özel hayatıyla insan olarak bitme sürecinde…
Otel odasında siyasi halvette basılınca, “onun mu İmamoğlu’na soruları verdiği” yoksa “İmamoğlu’nun mu ona soruları verdiği” de uzun uzun tartışıldı.
Ne programdı o öyle… Hatırlayacaksınız…
Hatta programın sonunda İsmail taraflara “beni nasıl beğendiniz” diye bir soru cümlesi yöneltip Türk diline de yepyeni bir boyut katmıştı!
“How did you like me?…” We didn’t like you at all, İsmail.
Önce bir sessizlik oldu. Binali Bey şaşırdı, Ekrem Bey bile şaşırdı.
Program Türkçe yayınlandığına göre İsmail de sorusunu “dilimize tercüme etmek” gereğini duydu ve “beni nasıl buldunuz” diye düzeltti.
***
İmamoğlu’nu beğenmiş olan da şimdi gitsin Haliç’e baksın.
İmamoğlu seyircinin gözüne pek “acar” görünmüştü… Levhalar, tabelalar hazırlamış, her soruya hemen çantasından çıkarıveriyor… Hazırlıklı adam!
Sorular önceden belliyse ve biliniyorsa kör dedem de hazırlıklı görünürdü.
Buna karşılık Binali Bey’in “sakin çelebiliği” yanlış anlaşıldı.
“Yaşlı adam tabii, uykusu geldi” yorumları bile yapıldı.
Acaba AK Parti daha genç ve “yırtık” bir aday çıkarsaydı…
Kazanabilir miydi? Bu da hep tartışılacaktır.
Hani, 1994 yılında Zülfü Livaneli ile İlhan Kesici “birbirlerini kıracaklarına”, SHP ile DYP ortak bir aday üzerinde anlaşabilselerdi Tayyip Erdoğan kazanabilir miydi, sorusu gibi.
O sıralar “çatı aday” lafı da kavramı da henüz icat edilmemişti.
***
Ama bu bir seçim yarışıydı, edepsizlik yarışı değildi ki…
Acaba tartışma programı “gazetecilik onuru” olan bir adama emanet edilseydi, o adam dürüst davransaydı…
Sanmam. Çünkü CHP ile gene bir siyasi halvet içine girmiş olan HDP, eğer o parti aday niyetine zebra çıkarsa oylarını ona yağdıracaktı.
“Bir musibet bin nasihatten iyidir” derler.
İyi oldu. Beş yılı çöpe gitti ama İstanbullu Hanya’yı Konya’yı gördü.
Bu kafada oy vermeye devam ederse Recep İvedik gibi Kenya’yı da görür.
(…)