Fatih Altaylı, basın kartı alıp gazeteci kimliğiyle aşı olan Berna Laçin’i topa tuttu!.
Fatih Altaylı, oyuncu Berna Laçin’in basın kartı sahibi olması nedeniyle koronavirüs aşısı yaptırabildiğini belirterek “Ben basın çalışanıyım. O hanımefendiden 10 yaş kadar büyüğüm, ben olmadım. Berna Laçin olmuş. Ne güzel. Sözde hak hukuk savun, ama çıkarın söz konusu olunca ne hak kalsın, ne hukuk, ne adalet” tepki gösterdi.
Gazeteci Fatih Altaylı, Türkiye’de yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı süren aşılama çalışmalarıyla ilgili olarak bir köşe yazısı kaleme aldı.
Berna Laçin’in de basın kartı sahibi olması nedeniyle aşı hakkı kazandığını hatırlatan Altaylı, “Berna Laçin. Duyarlılık abidesi. Kendine göre en ufak bir haksızlık gördüğü zaman, herkese talkın vermekten çekinmeyen, hak hukuk savunucusu. Ama lafta” dedi.
Laçin’in 50 yaşında olduğunu hatırlatan Altaylı, “Ama adalet ve hak hukuk anlayışı, kendi çıkarı, kendi menfaati kadar. Kendi lehine haksızlık olduğu zaman hak hukuk hak getire. Korona aşısını olmuş” ifadesini kullandı. Altaylı, şöyle devam etti:
“Kendinden büyükler ve kendisinden daha büyük altındaki riskli vatandaşlar aşı bekleyedursun Berna Laçin kendini korumaya almış. 50 yaşında. Haliyle sormuşlar. ‘Yaşınız tutmuyor, nasıl oldunuz?’ diye. O da şecaat arz ederken, sirkatin söylemiş. ‘212’li basın çalışanıyım’ diye. Gerçekten basın çalışanı olduğu halde 212’li olmadığı için olamayan onlarca muhabire, kameramana nazire yaparcasına. Haksızca edinilmiş gazeteci kimliği ile haksızca aşı olmak.
‘Bu ülke ve bu ülkenin insanları artık beni hiç şaşırtmıyor’
Ben basın çalışanıyım. O hanımefendiden 10 yaş kadar büyüğüm, ben olmadım. Berna Laçin olmuş. Ne güzel. Sözde hak hukuk savun, ama çıkarın söz konusu olunca ne hak kalsın, ne hukuk ne adalet. Peki şaşırdım mı? Tabii ki, Hayır. Enver Aysever vakasında da şaşırmamıştım. Bu ülke ve bu ülkenin insanları artık beni hiç şaşırtmıyor. İster sağda olsun, ister solda. İster önümde olsun, ister arkamda. Kızıyor muyum? Asla. Başka bir beklentim olsa kızarım. Ama beklentimi karşılıyorlar. Niye kızayım ki! Eldeki bu işte.”