Özellikle çocukların vücutlarında yaraya neden olan sivrisinekler bir çok ilçede kabus olmaya başladı.
Sineklerin ürememesinde sorumlu olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yönetimi ise kış sonu ilkbahar başlangıcında yapılması gereken larvasit çalışmalarını yapmadı.
İLAÇ YERİNE SMS
Zamanında ilaçlama yapmayan İBB ise sivrisineklere karşı savaş açmak yerine SMS yoluyla vatandaşları uyararak tedbir alınması yönünde önerilerde bulundu.
İBB’nin ilaçlama konusundaki yetersizliği ve duyarsızlığı İstanbulluların tepkisine yol açtı.
YARALARA NEDEN OLUYOR
İstanbul’da yaralara berelere neden olan yeni bir sivrisinek türüyle karşı karşıya kalınırken, bu türün Asya Kaplan Sivrisineği olarak tanınan Aedes albopictus olduğu orataya çıktı.
Konuyla ilgili İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerem Öter de, bu türün bildikleri sivrisineklerden gerek biyolojik gerekse morfolojik olarak çok farklı olduğunu aktardı.
NEDİR ASYA KAPLAN SİVRİSİNEĞİ
Doç. Dr. Öter, bu türe ilk defa 1980’de Arnavutluk’ta rastlandığını, geçen 40 yıl boyunca Avrupa’da çok yayıldığını anlatarak, şu bilgileri verdi:
“Asya Kaplan Sivrisineğini ülkemiz içinde 10 sene önce İpsala sınırında bulduk ve 4-5 yıldır da İstanbul’da yerleşti, popülasyon artmaya başladı. Geçen sene ve bu sene artık popülasyonlar o kadar yükseldi ki vatandaşlardan da şikayetler gelmeye başladı. Bu sivrisinek aslında iyi bir uçucu değil. Yani bu ülkeler arası hareketi uçarak değil, yumurtalarının pasif olarak taşınmasıyla oluşuyor. Bu işin en suçlusu da lastikler, kullanılmış araba lastiklerinin geri dönüşüm prosedürleri sorumlu bulunuyor.”
ÜREME YERLERİ
Bu sivrisineğin çok istilacı bir tür olduğunu aktaran Doç. Dr. Öter, popülasyonunun nasıl arttığını da şu şekilde anlatıyor:
“Yağmur suları araba lastiklerinin içerisindeki suda biriktiğini, bu sinek de özellikle gidiyor yumurtalarını araba lastikleri içerisindeki yağmur sularına bırakıyor. Bu tür, lastiklerin ülkeler arasında taşınımıyla yayılıyor. Mesela küçücük bir yağmur birikintisi, bir tane bardak atılmış, gölgelikte kalmış, içine yağmur suyu dolmuş, burada korkunç sayıda, yüksek sayıda üreyebiliyor. Saksının dibindeki tabakta su birikmiş diyelim. Asya Kaplan Sivrisineği buna bayılır. Çok istilacı bir tür yani. Yeni yerleştiği bölgeye çok iyi adapte oluyor. Bizim yerli türlerin, evlerde dolaşan sivrisineklerin popülasyonlarını baskılıyor. O bölgedeki ekolojik dengeyi bozuyor. Bu anlamda besin zincirini yok ettiği için kendi yükseliyor popülasyon olarak.”
YUMURTALARINI AĞAÇ KOVUĞUNA BIRAKIYOR
Asya Kaplan Sivrisineğinin doğal yaşamda yumurta bırakmak için ağaç kovuklarını tercih ettiğini, şehirlerde ise bidon, saksı altları gibi küçük su kaplarına yumurta bıraktığını anlatan Öter, sivrisinekle mücadelede başarıda vatandaşların bilgilendirilmesinin de önemli olduğunu dile getirdi.
KENDİSİNE HAS 20 HASTALIK TAŞIYOR
Bu türün kendine has taşıyabildiği 20’ye yakın hastalığın bilindiğini ancak birinci dereceden sorumlu tutulduğu hastalıkların Chikungunya ve dang humması olduğunu dile getiren Öter, “Her iki hastalık da ilginç bir şekilde İtalya ve Fransa’da görüldü. İstanbul için çok erken bunları söylemek. Daha henüz o kadar popülasyona ulaştığını düşünmüyoruz” diyor.
İBB BİLGİLENDİRİLDİ
Öter, Hacettepe Üniversitesi ile İstanbul için 545 günlük bir mücadele planı yaptıklarını, bu anlamda İstanbul Büyükşehir Belediyesine de bilimsel destek verdiklerini aktararak, yayılmanın devam ettiğini, sivrisineğin ülkenin farklı bölgelerinde de görüldüğünü söyledi.
BELEDİYELERİN YAPABİLECEĞİ ÇOK ŞEY VAR
Bu konuya ilişkin nasıl mücadele edilmesi gerektiğine yönelik bilimsel toplantılar düzenlediklerini, bu toplantılara farklı illerin belediyelerinin de katıldığını ifade eden Öter, biyolojik mücadelenin belediyeler tarafından gerçekleştirildiğini aktardı.
Kerem Öter, sorunla mücadele noktasında yapılması gerekenlere ilişkin de bilgi vererek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mücadelede ne yapılabilir? Belediyelerin yapabileceği şeyler var. Onlar zaten halihazırda uygulanıyor. Biyolojik mücadele tabanlı mücadele yöntemleri var. Yani o kimyasalların artık çok zararları da var. Tamam belli bir bölgedeki popülasyon için kimyasallar etkili fakat toplum, halk sağlığı açısından da bu kimyasalların aşırı kullanımlarının zararları da söz konusu. Toprağa, bitkilere geçiyorlar yani profesyonel kullanılması uygun. Bizim hedefimiz en doğru olan, biyolojik mücadele. Onun dışında mücadeleyi yüzde 40 oranında etkileyen bir durum var. O da kültürel mücadele.”