Başkan Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:
Cuma günü vasıl olacağımız mubarek kurban bayramınızı şimdiden tebrik ediyorum. Kurban için tüm kurumlarımız hazırlıklarını tamamlamıştır. Ülkemizde kesilecek büyük ve küçük baş kurbanlıkların tamamı yerli üretimdir.
Gerek kurbanlıkların kontrolü, kesim yerleri, temizlik hususunda gereken tedbirler ağırlıklı olarak yerel yönetimler vasıtasıyla alınmıştır. Kurban kesim yerlerinde yoğunluk oluşmaması için bayramın ikinci ve üçüncü günlerinin de değerlendirilmesini tavsiye ediyoruz. Yola çıkacakların dikkatli olmalarını rica ediyorum.
Temizlik, maske, mesafe kurallarından bayramda da asla taviz vermiyoruz. Sıkıntılı ve zahmetli olduğunu bildiğimiz bu kuralları kendimizin ve sevdiklerimiz için bu kuralları harfiyyen uygulayalım. İnşallah çoğu gitti azı kaldı. Güzel günler bizi bekliyor.
Milletimizin salgın dönemindeki istihdam kaybını önlemek ve sosyal destek ihtiyacını karşılamak için 26,5 milyon liralık karşılıksız nakit ödeme yaptık. Her bir vatandaşımızın yanında yer almayı sürdüreceğiz.
Mersin, Mut ilçesinde askerleri taşıyan otobüsün kaza yapması sonucu maalesef ölü ve yaralılarımızın olduğunu öğrendik. Milli Savunma Bakanımız olay yerine intikal edip mevcut bilgileri aldılar. Şehit olan askerlerimize rahmet diliyorum, yaralılarımıza da Allah’tan şifalar diliyorum.
Geçtiğimiz Salı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin 2 yıllık değerlendirilmesini kamuoyuyla paylaşmıştık. Hamdolsun Allah’ın yardımı, milletimizin desteğiyle tüm zorlukların üstesinden geliyor, hedeflerimize doğru adım adım ilerliyoruz. En büyük gücümüz birlik, beraberlik ve kardeşliğimizdir. Vesayet oyunları, terör örgütlerinin saldırıları, darbe girişimlerine rağmen bir ülke oluşumuzda bu haslete sıkı sıkıya borçluyuz.
Türkiye’yi hala geçmişin zayıf ve ürkek sananlar üzerimizde yeniden tahakküm kurmayı planlıyorlar. Halbuki egemenlik haklarını kullanma iradesine sahip bir Türkiye var. Kendi gerçeklerinin ve gücünün bilincinde bir Türkiye var. Bizim kimsenin toprağında, zenginliğinde gözümüz yok. Dayatmayla karşımıza çıkanlara cevabımızı uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru gücümüzle vermekten asla çekinmiyoruz, çekinmeyeceğiz.
Hem geçmişte uğradığımız haksızlıkların telafisi hem bugünkü haklarımızın müdafaası, gelecekteki hedeflerimize ulaşmak için ne gerekiyorsa onu yapmakta kararlıyız. Siyasi, ekonomik, sosyal, askeri her türlü rekabetin değişen diline, tarzına uygun şekilde kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sahada ve masada yeni dönemin gereklerine göre mücadelemizi veriyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı anlayış ve azimle yolumuza devam edeceğiz.
AYASOFYA MESAJI
Ayasofya’nın Fatih’in vakfiyesine uygun şekilde yeniden ibadete açılması, ülkemizin egemenlik haklarını kullanma konusundaki son örneklerinden biridir. Fethin en önemli hatırası olan Ayasofya’nın hangi şartlar altında camilik vasfından çıkartılarak müzeye dönüştürülmesinin bir anlamı, olmadığına, kalmadığına inanıyoruz.
Fatih’in 1453 yılında camiye çevirdiği İstanbul’un gözbebeği Ayasofya milletimize, tüm müslümanlara ibadethane olarak hizmet vermeyi sürdürecek. Buradan müslümanlar dışında hristiyan alemi aynı şekilde gelip ziyaretlerini yapabilecektir.
Cumhurbaşkanlığı kararıyla bu mabedin cami vasfına yeniden iade edilmiştir. Ayasofya’nın kubbeleri yeniden ezan, kuran, salavat, tekbir sesleri ile yeniden inledi. Ayasofya’yı üç neslin hayalinde yaşattığı şekilde bir cuma günü aslına rücu etti. Şehri İstanbul’un artık bize tebessümle baktığını tüm kalbimizle hissediyoruz. Bize bugünleri gösterdiği için Allah’a şükrediyoruz. Eyüp Sultan Hazretleri başta olmak üzere tüm ilim ve hikmet erlerini rahmetle yadediyoruz. Fatih Sultan Mehmet Han’ı minnet ve şükranla yadediyoruz.
Bu ulu mabedin kubbelerini kuran, eza, sala, dua sesleriyle canlandıran ecdadımızı dualarla yadediyoruz. Bu ulu mabedin yeniden ibadete açılması veren büyüklerimizin her birini saygıyla yadediyoruz. Yaşadığımız tarihi günlerin anlamı ve önemini her zerremizle hissediyoruz. Ayasofya’nın yanındaki gençlik günlerimizi hatırlıyoruz. Tam 567 yıl önce cami sıfatıyla şereflenin bu mabedin sıradan bir müze yerine yapılış amacına uygun şekilde ibadethane olarak kullanılmasının her inançtan insanı mutlu ettiğine inanıyoruz.
Bir asır önce İstanbul işgal edildiğinde İstanbullu Sultanahmet ve Ayasofya’da buluşup ‘yemin ediyoruz’ diye ahitlerini tüm dünyaya haykırmıştı. Bu milletin önünde kimsenin duramayacağı birkaç yıl içinde ortaya çıkmıştır. Milletimiz düşmanı topraklarımızdan attıktan sonra da yine bu mabedin kubbeleri, şükür dualarıyla çınlamıştır.
Tüm camilerimizin minarelerinin önünde yemin ediyoruz ki, milletimizin son ferdi de son nefesini vermeden bu mabetler mahsun kalmayacaktır. Ezan, vatan, bayrağımıza kimsenin el uzatmasına izin vermeyeceğiz.
Şehadetleri dinin temeli olan ezanlarımızın yurdumuzun üzerinde ebediyyen inlemesi için gerekirse kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz. Türkiye bugün yeni bir diriliş mücadelesi veriyor. Hiç kimsenin bu ülkenin ve bu milletin istiklal ve istikbaline el uzatmayı aklından dahi geçirmemesi için büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa ediyoruz. Dahili ve harici bedbahların gizli veya açık saldırısına karşı tek bilet, tek vücut olarak yedi düvele karşı vatan müdafaası yapıyoruz.
İstiklal mücadelesini yürütürken ülkemizi her alanda mamur etmeyi, geliştirmeyi, ileriye taşımayı ihmal etmiyoruz. Eğitim, sağlık, tarım, enerji, sanayi, sosyal destek, istihdama kadar her alana kadar cumhuriyet tarihinin tamamına denk hizmetle ülkemizi geliştiriyoruz.
Bu maddi altyapıyı manevi iklimle de kuşatıyoruz. İstanbul’da Ayasofya, Sultanahmet, Süleymaniye’yi, Fatih’i yanlız bırakmamak için Çamlıca, Ataşehir camilerini yanlarına yoldaş eyledik. Şimdi de Levent ve Taksim’i inşa ediyoruz.