Koronavirüsü yenen Özge hemşire yaşadıklarını anlattı!.
Zonguldak’ta, koronavirüse yakalanan hemşire Özge Akçelebi (23), tedavisinin ardından hastalığı yendi. Virüs ile tanıştığında ilaçtan daha önemli şeyin moral olduğunu ifade eden Akçelebi, “Moralinizi yüksek tuttuğunuz zaman aşamayacağınız engel yok” dedi.
Özel hastanede hemşire olarak çalışan Özge Akçelebi, 24 Mart’ta kuru öksürük ve baş ağrısı yaşamaya başladı. Şüphe üzerine kendisini odasında izole eden Akçelebi, şikayetlerinin devam ettiğini fark edince test yaptırdı. Testinde koronovirüs teşhisi konulan Akçelebi’nin çalıştığı hastanede tedavisine başlandı. 7 gün süren tedavisinin ardından Akçelebi, virüsü yenerek taburcu edildi.
Evinde 14 günlük karantinası devam eden Akçelebi, ilk belirtisinin şiddetli baş ağrısı olduğunu ve çok çalışmaktan kaynaklı yorgunlukla alakalı olduğunu düşündüğünü söyledi. Diğer belirtileri de yaşamaya başlayınca kendisini izole altına aldığını anlatan Akçelebi, süreci şöyle anlattı:
“Bunun faydasını gördüm çok şükür ki ailemde bu yüzden bir sorun olmadı. Sonra belirtilerim daha da ilerledi. Burun akıntısı, balgam, tat ve koku almada azalma ara ara nefes darlıkları. Böyle olunca kendimi doktorumuza gösterdim. Virüs akciğerlerime inmiş ama çok fazla zarar vermemişti çünkü erken teşhis koyup hemen tedaviye başladık. Bu süreçte ilaçtan da önemli olan en önemli tedavi moraldi. Moralinizi yüksek tuttuğunuz zaman aşamayacağınız engel yok çünkü bilinçaltı kendini neye inandırırsa vücut ona göre reaksiyon gösterirmiş. Bu süreçte gerek yakınlarımın gerek hastanede görevini en layığıyla yerine getiren hemşirelerin desteği ve çok güzel ilgilenmesi üzerine 7 günde üst üste negatif gelen test sonucunda taburcu oldum. Hiçbir şey için umudunuzu kaybetmeyin ben kronik bronşitim varken yendim bu hastalığı. Nefes aldığınız müddetçe yarınlarınız ve geleceğiniz için güzel düşünün güzel olsun.”
Taburcu olmasının ardından sosyal medya hesabında duygusal bir video paylaşan Akçelebi, şunları söyledi:
“Doya doya nefes alabilmek o kadar güzel bir nimetmiş ki ya da ne biliyim alabildiğince yürüyebilmek, koşabilmek, arkadaşlarınla karşılıklı sohbet edebilmek, ailenle içtiğin bir bardak sıcak çay bile o kadar kıymetliymiş ki. Hatta yediğin yemeğin tadını alabilmek mesela ne büyük bir lüksmüş. Şu bir haftadır yaşadıklarım ne kadar bencil bir insan olduğumu gösterdi bana. Şikayet ettiğim hayatın belki de başkalarının hayali olabileceğini öğretti. Mesela şükrü öğretti. Hayat o kadar anlık ki küslüğün, kırgınlıkların, kibirliliğin hiçbir hükmü yok. Para değil de insan biriktirebilmekmiş en büyük zenginlik. Aylarca evde durmaktan yakındım ama evde kalmak günlerdir tek başına bir odanın içinde kalmaktan daha güzelmiş. Bazı durumları gerçekten bir şeylerden ders alabilmemiz için yaşatıldığına inanıyorum ve insanın yalnızlığa bırakıldığı yolculuk kendi benliğine ulaşımından başka hiçbir şey değilmiş.”