Melih Altınok: “Yoksa tufaya mı geldin İsmail?.”
Onlarca Kürt vatandaşının öldürüldüğü 6-8 Ekim olaylarından sorumlu tutulan Selahattin Demirtaş’ın eşini programına çıkarması üzerine kamuoyunda büyük tepki çeken İsmail Küçükkaya’ya yönelik medya ve sosyal medyada tepkiler devam ediyor.
Sabah gazetesi yazarı Melih Altınok, Küçükkaya’yı köşesinde ‘yoksa tufaya mı geldin’ diyerek eleştirilerini yazdı. Altınok’un ‘Ne yapıyorsun İsmail?’ başlıklı yazısı;
İsmail Küçükkaya‘nın, HDP provokasyonu sonucu 37 sivilin ve 2 polisin hayatını kaybettiği 6-8 Ekim olaylarının yıldönümünde programına aldığı konuk konuşuluyor.
Herkes Küçükkaya’nın bu önemli yıldönümünde, cezaevinde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’ın eşini yayına almasını eleştiriyor.
Haklılar da.
Bense İsmail’in bu radikal mesajı verme görevini nasıl üstlendiğini merak ediyorum.
Çünkü Orta Anadolulu, Gazi Üniversitesi’ndeyken ülkücülere takılmış ve meslek hayatı boyunca ortadan yürümesiyle bilinen ortalama bir profil için bu fazla radikal kaçan bir militanlık seviyesi.
Tamam, insanların fikirleri elbette değişebilir.
İsmail de artık PKK’nın legal kanadı olduğunu yöneticilerin de gizlemediği HDP’nin ve Selahattin Demirtaş’ın varlığının demokrasi açısından elzem olduğunu düşünüyor olabilir.
Ne diyebiliriz ki? En fazla eleştirir geçeriz.
Ama İsmail’in tavrı buram buram takiye kokuyor.
Zira yaptığı işin yanlış olduğunu düşünüyor olmalı ki, PKK ile organik bağını gizleme gereği bile duymayan bir siyasinin eşiyle verdiği pozu yumuşatma gereği duyuyor. Tabii yardımına her zaman olduğu gibi Atatürk posteri yetişiyor.
Bilemiyorum “yeni Atatürkçülük” belki de öyle bir şeydir… Yeni CHP gibi…
Yedinci ok, iktidarı devirmek için emperyalist devletlerin kullandığı kiralık katil çetelerinin makyajlı partileriyle flört etmektir.
Ancak dün sosyal medyada Atatürkçü seyircilerinin de İsmail’e tepki gösterdiğini gördüm.
Anlat da öğrenelim, yoksa tufaya mı geldin İsmail?