Muhsin Yazıcıoğlu askeri jetle takip edilmiş!.
Kahramanmaraş’ta 13 yıl önce helikopterin düşmesi sonucu yaşamını yitiren BBP’nin kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişinin ölümüne ilişkin Yazıcıoğlu ailesinin avukatı, araştırmaların detaylandırılmasını talep etti.
Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığınca, Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişinin ölümüne ilişkin titizlikle yürütülen ana soruşturma sürüyor.
Yazıcıoğlu ailesinin avukatları, dosyaya 18 maddelik dilekçe sundu.
Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin üst düzey kamu görevlilerinin yargılandığı ve mahkumiyetle sonuçlanan davada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının mütalaasından alıntı yapılarak, helikopterin haricinde bölgeden kural dışı askeri uçakların uçuş gerçekleştirildiği belirtilen dilekçede, söz konusu iddialar çerçevesinde “HH721” kodlu askeri jetin, helikopterin etki mesafesine girme ve oluşturduğu türbülansla kasten veya ihmalen düşürme ihtimalinin tartışmalardan arınmış bir şekilde belirlenmesi için bilirkişi kurulunun detaylı teknik verilerle doyurucu rapor hazırlanması gerektiği bildirildi.
Hava Kuvvetlerinde yapılan keşifte, MY modülü üzerinde tahrifat yapılarak değiştirildiği iddia edilen dilekçede, “Müdahale edilerek dosyaya sunulan bu hava raporu üzerinden gerçeğe ulaşılması mümkün değildir. Zira maddi gerçeğin gizlenmesi için eylemi gerçekleştiren örgütlü yapının (FETÖ) bu veriyi değiştirdiği sabittir.” ifadeleri yer aldı.
Olay günü, olay mahallinde bulunan “HH721, MJ524, HK046” kodlu hava araçlarında yüksek çözünürlüklü birden fazla kamera sistemi bulunduğu, kamera sistemiyle uçuş güzergahlarının görüntülerinin kaydedildiğinin bilindiği aktarılan dilekçede, “Kaydedilen bu görüntüler ile de askeri jetlerin helikopterin etki alanına girip girmedikleri tartışmasız görüntü kayıtlarıyla da tespit edileceği bir vakıadır. Bu nedenle bu araçlardaki görüntü kayıtlarının temini gerekmektedir.” denildi.
“Karbonmonoksitle ilgili yeniden bir uzman raporu talep ediyoruz”
Hava araçlarının kendi radar sistemlerinin bulunduğu aktarılan dilekçede, şunlar kaydedildi:
“Kara radarlarının görmediği alanları hava aracındaki radarlar çok rahatlıkla görebilme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle hava araçlarının helikopteri kendi radarlarında görmüş olmaları muhakkak olması karşısında öncelikle askeri hava araçlarındaki radar görüntülerinin istenilmesi gerekmektedir. Askeri radar kayıtlarının bu hava araçları kokpitlerinde talimatla keşif yapılarak katılan vekillerin ve bilirkişi heyetinin de hazır bulunacağı şekilde keşif yapılarak hem görüntü hem de radar kayıtlarının tespit edilmesini talep ediyoruz. Suikastla ilgili en temel iddialarımızdan biri olan karbonmonoksitle pilotun etkisiz hale getirildiğine dair iddiamızın değerlendirilmesi bakımından karbonmonoksit bulgusunun yeniden değerlendirilmesi için yeterli numunenin bulunup bulunmadığı, bulunmayıp kasten tüketilme ihtimalinin de varlığı bir vakıadır. Bu çerçevede mevcut verilerle karbonmonoksit hususunda örgütlü yapının dosyada delil yok etme ihtimalinin bulunduğunu raporlar üzerinde, özellikle raporların hazırlandığı dönemlerde raporları hazırlayan kurumlardaki FETÖ örgütünün etkisi gözetilerek, mevcut teknik veriler ışığında karbonmonoksitle ilgili yeniden bir uzman değerlendirme raporu alınmasını talep ediyoruz. Özellikle raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi bakımından da yeni rapor zaruret arz etmektedir.”
“2011 yılında gelen iki raporun birbiriyle çelişiyor”
TSK’dan 2011 yılında gelen iki raporun birbiriyle çeliştiği ifade dilen dilekçede, gerçeğin kamuoyundan ve yargıdan gizlendiği, dosyadaki verilerin müdahale edilmiş veriler olduğu, gerçek verilerin elde edilerek bu veriler üzerinden inceleme yapılmasının zorunluluk olduğu aktarıldı.
Hava kazalarının içerisinde basit nitelikte olan bu hava aracının düşmesi/düşürülmesinin bütün sebep ve sonuçlarıyla araştırılıp sonuca bağlandığı kaza kırım raporu yerine geçecek bir raporun hazırlatılması talep edilen dilekçede, şu bilgiler yer aldı:
“Pilotta tespit edilen 27.6 oranındaki karbonmonoksit ile sersemleme düzeyinde olan pilotun aynı anda uçakların oluşturduğu türbülansla düşürülmesinin örgütlü bir yapı tarafından organize edildiğini ve bu organizenin iki unsurunun birlikte gerçekleştirerek suikastın muhtemel risklerinin ortadan kaldırıldığı, işi sağlama alan bir organizasyonun gerçekleştirildiği bu örgütlü yapının ortaya çıkan unsurlar ile FETÖ/PDY örgütüne ait olduğuna dair bulgulara erişildiği, eylemden sonra harekete geçen örgütlü yapının suç delillerini ortadan kaldırmaya yönelik birçok tertibe giriştiği, enkaza ulaşılmasının, yaralıların sağ kurtulmasının önlendiği, teknik verilerin değerlendirilmediği, arama kurtarmanın yanlış yöne yönlendirildiği, bir arama kurtarma yapılmadığı kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla sabit hale gelmiştir.”
“Kalkış iznini kimin verdiği ile ilgili detay araştırma yapılmasını talep ediyoruz”
Olay günü, olay saatinden önce helikopterin Sivas’tan kalkıp Çağlayancerit’e geldiği sırada helikopterin yine askeri bir jetle takip edildiği savunulan dilekçede, şu tespitler yapıldı:
“Takip eden jetin pilotunun Ali Armağan adında bir pilot olduğu, bu pilotun FETÖ/PDY örgütüne mensup olduğundan yargılandığı, Hava Kuvvetleri imamı Adil Öksüz’e 152 kez telefon görüşmesinin bulunduğu, Adil Öksüz’ün evindeki kitaplarda, eşinin parmak izi bulunduğu gözetildiğinde, Adil Öksüz’le yakın görüşme içerisinde olduğu ve bu pilotun yönetimindeki askeri jetin hem Çağlayancerit’e gelirken hem de kalktıktan sonra helikopteri takip ettiği anlaşılmaktadır. Bu hususun detaylandırılarak araştırılmasını, keza Sivas’tan Çağlayancerit’e geliş güzergahında o saatlere denk gelen radar karartılmasının olup olmadığını ve Ali Armağan’ın olay günü ve öncesinde hem telsiz üzerinden hem de telefon üzerinden kimlerle temasta bulunduğu, kalkış iznini kimin verdiği ile ilgili detay araştırma yapılmasını talep ediyoruz.”
Talep edilen hususlarda yeniden araştırma yapılıp gerçek teknik verilere ulaşılarak, bütün tartışmaları oluşan haklı haksız algıları ortadan kaldıracak nitelikte bilimsel veriler ışığında bir rapor hazırlanması istenilen dilekçede, “Bütüncül bir soruşturmayla ‘ana dava’ olarak vasıflandırdığımız bu soruşturma dosyasında tespit edilen şüpheliler hakkında varsa suikastten, değilse, taksir ile gerçekleşmiş ise bütün sebep ve sonuçlarıyla açıklanan bir iddianamenin en kısa zamanda hazırlanmasını arz ve talep ederiz.” ifadesi kullanıldı.
Ailenin avukatı Selami Ekici, dilekçede belirtilen eksiklikler tamamlanmadan alınacak bilirkişi raporunu kabul etmediklerini vurgulayarak, “Çünkü bu eksiklere rağmen verilecek rapor bilimsel bir rapor olmayacak, hatalı ve yanlış olacaktır. Özelikle dosyada bulunan bilgi ve belgeler FETÖ/PDY’nin hava kuvvetlerinde etkin olduğu dönemde dosyaya gönderilen bilgi ve belgelerdir. Bu bilgi ve belgelere göre hazırlanacak rapor olayı aydınlatmaktan ziyade karartmaya yönelik bir rapor olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.