Sakarya Barosu’ndan, Ali Erbaş’ı hedef alan Ankara Barosu’na tokat gibi cevap…
Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı hedef almasının ardından tepkiler çığ gibi büyüyor. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a bir destek de Sakarya Barosu’ndan geldi.
Sakarya Barosu Başkanı Av. Abdurrahim Burak, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Cuma hutbesindeki söylemlerine ilişkin olarak suç duyurusunda bulunulmasının ardından basın açıklaması yayımladı.
Haddi aşarak İslam’la ilgili skandal ifadeler kullanan Ankara Barosu’na tokat niteliği taşıyan açıklamada Başkan Abdurrahim Burak, şu ifadelere yer verdi:
“Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’n 24 Nisan 2020 tarihinde yaptığı Cuma hutbesindeki ifadelerinin ardından Ankara İHD tarafından hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Toplumun hassasiyetle yaklaştığı ve kamu barışını yakından ilgilendiren konuya ilişkin olarak öncelikle ifade ediyoruz ki;
Anayasa’mızın 24 ve 25. maddeleri ne göre; Herkes vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı gibi dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamayıp suçlanamayacağını hüküm altına alınmıştır.
Anayasamızın 90. maddesi göndermesiyle ile birlikte İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 9. maddesine göre; “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.
Bununla birlikte, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesine göre; “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.”
Birleşmiş Millerler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 18. maddesine göre ise; Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahip olacaktır. Bu hak, herkesin istediği dine ya da inanca sahip olması ya da bunları benimsemesi özgürlüğünü ve herkesin aleni veya özel olarak bireysel ya da başkaları ile birlikte toplu olarak, kendi din ya da inancını ibadet, icra, bunun icaplarını yerine getirme ya da öğretme bakımından ortaya koyma özgürlüğünü de içerir.
Hiç kimse, kendi seçtiği bir din ya da inanca sahip olma ya da bunu benimseme özgürlüğünü zedeleyecek bir baskıya maruz bırakılamaz. Bu doğrultuda 633 sayılı kuruluş kanununda görevi ‘İslâm Dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak’ olan Diyanet İşleri Başkanlığının, İslam dininin kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’ de bulunan ve kutsal kitapların hemen hepsinde günah ve haram kabul edilen bir hükmü ifade ettiği anlaşılmaktadır.
Buna karşın izah edildiği üzere, bir kamu görevlisinin açıkça hukuka uygun olan eylem veya ifadeleri hakkında suç duyurusunda bulunmak kamu görevlisinin görevini yaptırtmamaya yönelik baskı oluşturmayı amaçlayan bir girişimdir.
Oysa ki basın duyurularında yer alan; ‘Çağlar ötesinden gelen dogmalar…’ gibi ifadeler ise en azından TCK’nın 216/3 .maddesinde hüküm altına alınan kamu barışını bozacak şekilde ‘halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama’ suçuna konu eylemi oluşturmaktadır. Doktrinde ‘aşağılamak’ değer vermemek, önemsiz, anlamsız, gereksiz ve yararsızlığını belirterek kişilerdeki saygı ve güven duygularını sarsmak olarak tanımlanmış olup alenen işlenen bu suçun aynı zamanda tehlike suçu olduğunun altını çizmek isteriz.
Uluslararası sözleşmelerle, T.C. Anayasası ve sair mevzuat ile teminat altına alınmış din ve vicdan özgürlüğüne yapılan bu haksız müdahale kabul edilemez ve İslam dinine mensup olanlara karşı büyük bir saygısızlıktır. Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız”