Terörist İsrail, katliamlarını haklı çıkarmaya çalışıyor!. (çeviri haber)
İngiliz Müslüman gazeteci Yvonne Ridley, İsrail’in hedef aldığı Ebu’l Ata’nın suikast sonucu hayatını kaybetmesinden bir gün sonra Middle East Monitor için kaleme aldı:
Dünyada masum kadınları ve çocukları hedef almakla suçlanıyor, ciddi bir şekilde yanlış isimlendirilen İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ve destekçileri çok üzülüyor. Yoğun nüfuslu sivil alanlara şiddetli patlayıcılarla ateş etmenin doğrudan bir sonucu olarak gerçekleşen tam olarak bu olsa bile, dünyaya karşı bunu şiddetle inkar ediyorlar.
Bombalar düşerken bile, İsrail propagandası en üst düzeye çıkıyor. IDF’nin dünkü tweetindeki gibi:
“SONDAKİKA: Az önce Gazze’deki İslami Cihad komutanı Ebu’l Ata’yı hedef aldık. Ata, İsrailli sivillere ve askerlere yönelik yüzlerce terör saldırısından doğrudan sorumluydu. Bir sonraki saldırısı yaklaşmaktaydı.”
IDF’nin bahsetmediği şey, Ebu’l Ata’yı hedef alırken karısını öldürdükleri, dört çocuğunu ve bir komşusunu ağır yaraladıklarıydı… Bu tartışmaya açık bir savaş suçuydu…
Wikipedia’ya göre “çok sayıda yüksek profilli kişiyi hedef alan cinayetlerinde kullanılan” Hellfire füzeleri ve akıllı bombaları sivillerin olduğu alana gönderdiğinizde, sivilleri öldürürsünüz.
kinci Dünya Savaşı sırasında savaşçı olmayan siviller aynen bu şekilde korunmadı. Bu nedenle 1949 Cenevre Sözleşmesinin 33. Maddesi hazırlandı. Burada, şahsen işlemediği bir suç için kimsenin cezalandırılmaması gerektiğini belirtir.
Şimdi, sadece İsrail’in Cenevre Sözleşmelerini görmezlikten gelmesi ve sivilleri öldürmesi değil, aynı zamanda İsrail yanlısı lobicilerin de bu tür bir eylemi ahlaksızca savunduğuna şahit olmak için arkanıza yaslanın.
Askeri saldırıyı (Ebu’l Ata suikasti kast ediliyor) desteklemek için paylaşılan çok sayıda tweet arasında gözüme çarpan bir tanesi var. Alman STK halkla ilişkiler müdürü Josias Terschüren, sivil alanlarda “cerrahi saldırı” (surgical strike-saldırı sırasında herhangi bir tali unsurun zarar görmediği saldırı biçimi) diye bir şey olmadığını söylediğimde bana meydan okudu.
Terschüren, tweetinde “Cerrahi bir saldırıyla yalnızca terörist ve karısı öldürüldü, iki çocuğu yaralandı. Aile üyeleri dışında, başka hiçbir sivil vurulmadı. Talihsiz ve üzücü olsa da, teröristlerin aile üyeleri için bu yaşanıyor” dedi.
Bu adamın gözünde, ne Ebu’l Ata’nın karısı ne de çocukları masum siviller olarak kabul edilemezdi. Onlar “terörist bir ailenin” üyeleriydi.
İslami Cihad lideri Bahaa Ebu’l Ata ve karısı, 12 Kasım 2019’da Gazze Şeridi’ndeki evindeki İsrail saldırısının ardından öldürüldü [Mohammed Asad / Middle East Monitor]
Kendisini “Muhafazakar” ve “Hristiyan” olarak nitelendiren Terschüren’in bu aşağılık propagandayı kasten yaptığı ya da İsrail propagandasının kurbanı olduğu konularından emin değilim, çünkü bu IDF’nin kullandığı bir silah.
IDF dün, Ebu’l Ata’nın ölümü üzerine tweet attığında, onu takip eden videolarda; 11 Eylül, Mumbai, Manchester, Paris, İsveç, Endonezya ve Nijerya da dahil olmak üzere hiçbiri Filistinlilerle ilgisi olmayan terör saldırılarıyla ilgili haberler yer aldı. Filistinli direniş gruplarını başka yerlerden ulus ötesi terörist saldırılara bağlamaya çalışmak sadece sahtekâr. Ne olursa olsun, onlar, El Kaide veya IŞİD’in şubeleri değil. IDF ve İsrail’in uşakları bizi başka türkü ikna etmeye çalışıyor.
Devlet terörizmini başka bir şekilde haklı çıkaramayacak bir ülkeden beklenen de budur. Mark Twain’in dediği gibi “Yalanlar, lanet olası yalanlar ve İsrail propagandası.”