Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi Emrullah İşler: “Türkiyesiz denklem kurulamaz!.”
Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi Emrullah İşler: “Bundan sonra Türkiye ve Libya’nın onayı olmadan Doğu Akdeniz’de bir enerji transferi mümkün olmayacak, isteyen istediği bölgeyi parselleyemeyecek. Sözde parsel haritalarıyla Akdeniz’in enerji kaynaklarını Türkiye ve Libya aleyhine ele geçirmek isteyenler bu anlaşmadan en çok rahatsız olanlardır.”
Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım tarihinde imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası ile Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” geçtiğimiz iki haftanın en önemli gündem maddelerinden biri oldu. Türkiye’nin kıta sahanlığı ile ilgili olduğundan daha çok yetki alanı sınırlandırması anlaşması gündemde olsa da “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” da en az onun kadar kıymetli bir anlaşma. Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi Emrullah İşler ile bu iki anlaşmayı ve önümüzdeki dönemde Doğu Akdeniz’i nasıl bir denklemin beklediğini konuştuk.
Öncelikle Libya’da uzun süredir devam eder ikili statükonun nedenleri hakkında bilgilendirir misiniz bizi? Arap Baharı Libya’da neden iç savaş şeklinde tezahür etti?
Libya’da 2015 yılı sonunda Libyalı çatışan tarafların mutabakatı ve uluslararası toplumun tanımasıyla ortaya çıkan tek bir meşru siyasi yapı var o da: Fayiz Serrac başkanlığındaki Başkanlık Konseyi ve Ulusal Mutabakat Hükümeti. 4 Nisan’da Trablus’a saldıran Hafter ve destekçilerinin Libya’ya ilişkin uluslararası anlaşmalar ve kararlar çerçevesinde hiçbir meşruiyeti yok. Bazı bölgesel ve küresel aktörler Arap devrimlerinin toplumsal taleplere karşılık veren bir siyasal düzene dönüşmemesi için 2014 yılı başından itibaren Hafter’i desteklemeye başlamış ve Hafter 2014 yılı Mayıs ayında ülkeyi bu günkü duruma sürükleyen illegal askeri operasyonlarını başlattı. Hafter’in askeri yöntemlerle yönettiği bir Libya hedeflenirken, meşru aktörlerin olağanüstü çabasıyla Hafter bu hedefine ulaşamadı.
BİZ ONAYLAMADAN AKDENİZ’DE ENERJİ TRANSFERİ OLMAZ
Türkiye ve Libya arasında yapılan mutabakat son bir haftanın uluslararası arenada en çok tartışılan gündemlerinden biri oldu. Bu mutabakat kimi neden rahatsız etti?
Türkiye ve Libya arasında varılan mutabakatlar, Akdeniz’de Türkiye ve Libya’nın haklarını gaspetme hevesinde olanları rahatsız etti. Bundan sonra Türkiye ve Libya’nın onayı olmadan Doğu Akdeniz’de bir enerji transferi mümkün olmayacak, isteyen istediği bölgeyi parselleyemeyecek.Sözde parsel haritalarıyla Akdeniz’in enerji kaynaklarını Türkiye ve Libya aleyhine ele geçirmek isteyenler bu anlaşmadan en çok rahatsız olanlardır.
Anlaşma nasıl mümkün oldu? Türkiye’den, Türkiye’nin devlet aklından böyle bir anlaşma beklenmiyor muydu?
Türkiye, Libya’da yaşanan süreçleri yakından, çok dikkatli ve titiz bir şekilde takip ediyor. Yerel, bölgesel ve küresel bütün aktörlerin pozisyonlarını dikkatli şekilde okuyor, Libyalı dostlarıyla sıkı görüş alışverişleri yapıyor. Bu anlaşma devletin bütün birimlerinin koordineli ve senkronize biçimde çalışmasıyla ortaya çıkan ciddi bir işçiliğin ürünü.
İTİRAZLARIN TEMELİ SİYASİ
Brüksel’de AB üye ülke dışişleri bakanlarının bir araya geldiği toplantıda ana gündem maddesi Türkiye ve Libya arasında yapılan anlaşmaydı. Yunanistan ve GKRK hakkında endişe duyduklarını, hukukçularının anlaşmayı detaylıca incelediğini dile getirdiler. Mutabakat nasıl bir hukuki zemine oturuyor, bahsettikleri inceleme sonucunda çıkması muhtemel sonuç nedir? Uluslararası hukuka ayrılık tezlerinin dayanağı var mı?
Türkiye konuya ilişkin her türlü tezi her türlü uluslararası platformda tartışmaya hazır. Uluslararası hukuka aykırılık tezlerinin siyasi tezler olduğunun altını çizmek gerekir. Hukuki olarak Türkiye’nin eli daha güçlü. Zira bu nedenle Türkiye’ye görüş sormadan doğu Akdeniz’e ilişkin birçok anlaşma imzalayanlar, Türkiye’nin hukuki haklılığını bildikleri için Türkiye’yi saf dışı bırakarak kazanım elde edebilecekleri yönünde bir zanna kapıldı. Ancak gelinen noktada Türkiye’yi dışarıda bırakarak doğu Akdeniz’de bir enerji denklemi kurulamayacağı netleşti.
AKDENİZ’İN YUNAN GÖLÜ HALİNE GELMESİNE MÜSAADE ETMEYİZ
Düne kadar Antalya Körfezi’ne sıkıştırılmak istenen bir Türkiye vardı. Bugün Doğu Akdeniz’de jeopolitik denklem artık Türkiye lehine. Bundan sonra gelebilecek karşı hamleler neler?
Türkiye bu hamlesiyle Antalya körfezine sıkıştırılamayacağını dünya aleme göstermiş oldu. Oldubittilerle en uzun kıyıya sahip Türkiye yok sayılarak Doğu Akdeniz’in, Yunan gölü haline getirilmesine müsaade etmeyiz. Kaldı ki, yaptığımız açıklamayla diğer ülkelerle görüşmeye hazır olduğumuzu belirttik. Güney Kıbrıs hariç bütün ülkelerle görüşebiliriz. Kapsamlı, adil ve hakkaniyetli bir çözümden yanayız. Uluslararası hukukun bizden yana olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı gelebilecek yargısal bir takım karşı hamleler Türkiye’nin bu konudaki haklılığının ispatlanması niteliğinde olacaktır.
Burada bahsedilmesi gereken en önemli konulardan biri de Libya içişlerindeki sıkıntılı durum. General Hafter Libya’da silah zoruyla iktidarı ele geçirme çabasında. Ülkenin sivil iradesi, meşru hükümeti, Trablus’a yapılan saldırılar karşısında ne ölçüde güçlü ve direngen? İfade edildiği gibi Trablus düştü düşecek durumda mı?
Trablus’taki meşru aktörler 4 Nisan’dan bu yana Hafter’e bağlı birlikler karşısında ciddi başarılar elde etti. Özellikle Gıryan’da Hafter’in karargahının meşru aktörlerce ele geçirilmesiyle Hafter’e ağır bir darbe indirildi. Ancak Hafter, Trablus’a girme amacıyla saldırılarını sürdürüyor. Bu noktada Türkiye, meşru aktörlerin yanında durmaya devam edecektir.
Türkiye’nin Libya’daki meşru hükümetle işbirliği ne boyutta?
İmzaladığımız iki mutabakat muhtırasından biri karşılıklı güvenlik ve savunma iş birliğini ön görüyor. Meşru hükümetin taleplerine göre uluslararası hukuk çerçevesinde Türkiye Libya’ya gerekli desteğini sürdürüyor. Karşılıklı iş birliği her gün güç kazanıyo. Önümüzdeki süreçte de artarak devam edeceğini öngörüyoruz.
HAFTER İLLEGAL BİR AKTÖR
Meşru hükümetin Türkiye dışındaki destekçileri kim, kimler? BM’nin tanıyor olması neden ABD, Rusya gibi aktörlerin Hafter’e destek vermesine engel olmuyor?
Meşru hükümet, Roma deklarasyonuyla bütün uluslararası aktörlerin kabul ettiği ve BM’nin yetkilendirdiği bir hükümet. Hafter BM’nin Libya siyasetinin meşru çerçevesi olarak gördüğü Libya Siyasi Anlaşması’na göre illegal bir aktör. Fakat BM Libya Özel Temsilcisi Selame’nin ifadesiyle BMGK Libya’ya ilişkin kendi içinde bölündü. Bu nedenle Libya’ya ilişkin meşruiyet parametrelerini koruyup kollayacak yegane otorite etkisiz hale geldi. Bazı bölgesel ve küresel aktörler bunu fırsat bilip Hafter’i desteklemeyi sürdürüyor.
BAE, Mısır, Suudi Arabistan ve Rusya’dan Hafter’e yapılan yardımlar konusu var bir de. Bu ülkelerin Hafter’i desteklemekteki amaçları nedir?
Hafter’i destekleyen her ülkenin kendine özgü bir çıkarı ve nedeni olabilir. Ancak burada altı çizilmesi gereken nokta Hafter’in yönettiği bir Libya’nın istikrarsızlık ve radikalizmin odağına dönüşeceğidir. Dolayısıyla Hafter’i her kim hangi nedenle destekliyorsa Libya’ya ilişkin yanlış bir okuma yapıyor.
Mevcut durum özellikle Rusya ve ABD ile ilişkilerimize nasıl yansır? Türkiye, Rusya ile Suriye’de çözüm için birlikte hareket eden iki önemli aktör. Gerilimin yükselmesi durumunda, Barış Pınarı Harekatı sonrasında elde edilen kazanımların zarar görmesi söz konusu mu?
Türkiye, Libya’da uluslararası hukuk çerçevesinde meşru muhataplarla her iki ülke lehine ve bölge istikrarı yararına bir iş birliği içinde. Uluslararası bütün aktörlere düşen de meşru aktörü muhatap alarak Libya’ya ilişkin her türlü konuyu onunla müzakere ederek Libya’nın istikrarı ve güçlendirilmesi için destek olmakta. Meşruiyet dışı aktörlerin ne Libya’ya, ne bölgeye ne de uluslararası aktörlere bir yararı olmayacaktır.
Libya’daki çekişmenin galibi Hafter olursa Türkiye’nin tutumu ne olur, anlaşmanın akıbeti ne olur? Tobruk’taki yönetimle hiç ilişkimiz var mı?
Türkiye meşruiyet sınırları içinde hareket ediyor, hiçbir zaman ikili oynamadı. Bizim meselemiz o ya da bu galip gelsin olmadı. Türkiye’nin meselesi Libya’da meşru, demokratik ve sivil aktörlerin ülkeyi Libya halkıyla birlikte yönetmesi. İllegal silahlı bir aktörün Libya’yı yönetmesinin bedelini her şeyden önce aziz Libya halkı öder. Biz Libya halkının ağır bedeller ödemesini istemeyiz. Libya’da güçlü, sivil ve demokratik bir yönetimin bütün dünyayla Libya halkının lehine muhatap olduğunu görmek isteriz. Bugüne kadar doğu tarafındaki siyasi aktörleri üç defa ziyaret ettim. Ayrıca Türkiye’de Libya’nın doğusundan gelen çok sayıda heyet ve kişiyle görüştüm. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu süreçte parlamentoyu temsilen gelen bir heyeti kabul ederek verimli bir görüşme gerçekleştirdi. Zaten özel temsilci atandıktan sonra ilk ziyaretimi Tobruk’a yaptım. Bizim bu tutumumuz Libya’daki bütün taraflara eşit mesafede olduğumuzun bir göstergesidir.