Son dakika haberi… AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten MYK ve MKYK’ya ilişkin önemli açıklamalarda bulunuyor.
Çelik’in açıklamalarından satırbaşları:
ERMENİSTAN AYAĞINI DENK ALSIN
Ermenistan ayağını denk alsın. Bu kabul edilemez. Azerbaycan’ın yanında Türkiye vardır. Ermenistan’ı bu tür saldırganlıklardan uzak durmaya çağırıyoruz.
Türkiye bir daha Srebrenista olmasın kararlılığa sahiptir. Suriyeli kardeşlerimizi, Kobani’deki Kürt kardeşlerimizi topraklarımıza almasaydık onların da başına Sreberenista’aki katliamların benzeri gelecekti. Yaşanan acılar emsalsizdir Srebrenitsa yanarken benzerlerinin olmaması için bir tefekküre, siyasi eylem planına ihtiyaç olduğu açıktır.
Bir Fransız parlamenter Türkiye’yi Avrupa medeniyetinin düşmanı olarak tanımlıyor. Toplu mezarların Avrupa medeniyetinin neresine düştüğünü bu parlamentere hatırlatmak isterim. Suriye’den kaçan mülteci kardeşlerimiz Avrupa’ya gitseydi bütün aşırı sağcılar iktidara gelir, demokrasi adına hiçbir şey kalmazdı.
Türkiye Fransız parlamenterin küstahça tanımlamasının tam tersine, Türkiye bugün yapılanları yapmamış olsaydı ortada ne Avrupa medeniyeti ne de Avrupa demokrasisi kalırdı. Avrupa Parlamentosu’nun bu tip fanatiklerinin elinde kalması maalesef üzüntü verici.
Çok derinlerde 2. Dünya Savaşı öncesi Avrupa’ya büyük acılar yaşatmış olan antimetizmin var olduğun görüyoruz. Bugün İslam, Türkiye, Erdoğan düşmanlarına sessiz kalanların yarın Avrupa değerlerini korumakta zorda kalacaklarına dair kendilerini uyarıyoruz. Yarın bir gün Avrupa’nın gerçek demokratlarını hedef alacaklarından kuşkumuz yoktur.
Fransa’dan Libya politikasıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye’ye yönelik saldırıların sebebini biliyoruz. Orada bir oyun oynamaya çalıştılar. Kendilerine göre ince bize göre sinsi bir oyun oynamaya çalıştılar. Hafter’e verdikleri destek Libya halkına toplu mezar olarak gördü. Şimdi Cezayir’e yönelik yapmış oldukları bir jest işittik. Savaş ganimeti olarak el konulup, Fransa’ya götürülen Cezayirli mücahitlerin kafataslarını iade etmişler.
Cezayirli mücahitler bir direniş sembolü olmasın diye bunların kafataslarını Fransa’ya götürdüler, 170 yıl boyunca pespaye bir şekilde sergilediler. Bize göre ahlaksız bir jest olarak iade ediyorlar. Uyarılarımızın ne kadar doğru olduğu burada da ortaya çıkıyor. 170 yıl boyunca kendi toprağını savunan insanları defetmekten mahrum olan vahşi bir zihniyettir.
Vahşi zihniyetin Türkiye’ye eleştirileri kendilerine bu tarihi yaklaşımları hatırlatıyoruz. Her gelen özür dilemesi gerektiğini söylüyorlar ama yine aynısını yapıyorlar Libya’da. Burada Fransa’nın Türkiye’ye söyleyeceği hiçbir söz yok. Fransa Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanımızı hedef alarak oradaki toplu mezarların üstünü örtemez. Türkiye’nin bu konuda vereceği hiçbir hesap yoktur. Kendisinin sömürge geçmişiyle bir kez daha hesaplaşmasını hatırlatıyoruz.
‘SANAL ORTAMDAN ÇOCUK TİCARETİ’ İDDİALARI!
Sosyal medya hesaplarında gerçek midir, değil midir, bilmiyorum, yabancı alışveriş sitesinden kaçırılmış çocukların pazarlandığına dair gündem oldu. Pekçok anne bu konudaki kaygılarını ilettiler. Yabancı bir alışveriş sitesi, çocuk elbisesi 300 bine, 500 bine satılıyor. Bu kadar yüksek fiyattan satılır mı diyerekten birileri çocuk istismarına dair bir kanaate varmıştır.
Bu kayıp çocuklar Avrupa’da yara haline gelmiştir. İstanbul milletvekilimiz Serap Hanımefendinin, Avrupa’da kayıp ve mülteci, göçmen çocukların durumunu araştıran bir raporu vardır. Çok takdir görmüştür bu rapor. Bu rapora göre 20017-19 yılları arasında kayıp mülteci çocuk Almanya’da, İtalya’da, İsveç’te, Hollanda, İngiltere’de kayıp. Bunu defalarca sorduk, bu kadar güçlü istihbarata sahip olan devletlerin bu çocukları bulamaması hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir. Bu çocukları kimler kaçırıyor, organ mafyasıyla bir sonucu var mıdır?
Birtakım kayıpların hiç kaydedilmediği vurgulanmış. Avrupa’nın göbeğinde bu kadar çocuk kayıp, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmuşlar ama binleri aşan rakamlardaki çocuklar var, 100 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu çocuklar insanlık onuruna ve şerefine emanettir. Herkesin bu çocukların peşine düşmesi gerekmektedir.
Kovid-19’la ilgili Türkiye’ye dönük seyahat yasaklarını takip ediyoruz. Bunları hiçbirisinin sağlam bir gerekçesinin olmadığını söylemek isterim. Muglak devlet verilerinden bahsediliyor. Türkiye DSÖ ve diğer mekanizmalarla şeffaf bir ilişkiye sahiptir. Türkiye’ye dönük seyahat yasağı son derece yanlıştır. Türkiye’nin önlemler her bir misafirimizi korumaya yeterlidir. Bu yasakların objektif kriterlerle değerlendirilmesinin altını çiziyoruz.
Tarihimiz açısından hiçbir zaman unutmamız gereken 15 Temmuz işgal girişimi milletimizin topyekün direnişinin sembollerinden bir tanesidir. Milletin demokrasisine sahip çıkması, kadın, yaşlı, gençlerin işgal girişimine karşı sokaklara dökülmesi demokratik sistemlerde nadir görünen bir şeydir. Bütün örneklerine bakıldığında sahiplenilmiş demokrasi kavramı gözüyle bakıldığında 15 Temmuz dünyada demokrasi tarihini yeniden yazdıracak kadar şanlı bir direniştir.
Sahiplenilmiş, bedeli ödenmiş, hak edilmiş bir demokrasimiz var. O gün FETÖ’nün ülkemizi işgal etmesine, sapık bir dini rejim kurmasına bütün millet topyekün direnmiştir. Cumhurbaşkanımız, demokrasiye bağlı birimlerimiz, yargı mensuplarımız bu direnişi başka arkadaşlarımızla gerçekleştirmiştir. Emniyetimiz şehitler vermiştir, askeriyemiz büyük bir direniş göstermiştir.
AYASOFYA’NIN İBADETE AÇILMASI
Danıştay’ın verdiği karar ve Cumhurbaşkanımızın imzaladığı kararname ile Ayasofya 86 yıl sonra yeniden açıldı. Ezan 16 Haziran 1950 yılında Menderes hükümeti tarafından özgürleştirilmişti. Büyük bir arzu ve beklenti Ayasofya ile ilgili milletimiz tarafından gündeme getiriliyordu.
Bu kararın çıkması kuşkusuz egemenlik haklarımızın doğal bir neticesidir. Türkiye kendi mülkiyetinde olan mekanın nasıl kullanacağına kendisi karar verir. Yabancı devletlerin eleştirilerini anlıyorum. Fakat Türkiye içinden yakışıksız eleştirileri söylemek isterim. Tutup da yabancı devletlerin argümanları üzerinden temellendirmelerin çok yakışıksız olduğunu söyleyebilirim. Birisi çıkıp Avrupa’daki camilerin başına bir şeyler gelebilir diyerek Avrupa’daki faşistlere ilham kaynağı oluyor.
Bir profesör bunun Türkiye’nin kurucu liderleriyle hesaplaşmak olarak söylüyor, bu kadar sığı bir düşünce olabilir mi? Siyaseti bu kadar dogmatik ele alan bir yaklaşım olabilir mi? Bir başkası Türkiye’nin artık laik olmadığının göstergesidir diyor. Laiklik anlayışının geçmişte gerçek bir laiklik olarak uygulanmadığını, fundemantalist laikçilik, din gibi dayatıldığını, Türkiye’ye acı bedeller ödettiğini defalarca söyledim.
Bir mekanın 500 yıl boyunca cami olarak kullanılmış mekanın, 86 yıl müzeden sonra tekrar camiye dönüştürülmesinin neresi laikliğe halel getirir Bunlar ‘Ben karşıyım’ der, başka bir şey söyler. Bu argümanlar Türkiye’nin egemenlik haklarını kullanılmasından bir rahatsız varmış gibi söyleniyor. Halen açık kiliseler ve sinagoglar var. Biz topraklarımız üzerindeki farklı dinlere ait mekanların korunmasından büyük bir şeref duyarız.
İlk defa Süryani vatandaşlarımızın kilise ihtiyaçlarının karşılanması için arazi tahsis edilmiştir. Azınlık temsilcisi vatandaşlarımız yurtdışındaki makamlara AK Parti döneminde gördükleri ilgiyi hiçbir zaman görmediklerini ifade ederler. Ayasofya’nın evrensel bir anlamı var UNESCO’nun listesinde, acaba korunacak mı deniyor. Tabii ki korunacak. Yurtdışından, yurt içinden gelecek herkesin ziyaretinde açık olacak. Oradaki fresk ve ikonalar korunacak. Işıkla kapatılacak, namaz vakti bittikten sonra tekrar görülebilecek. Evrensel dünyanın kültürel mirasının ihtişamlı mirasçısı olan Ayasofya büyük bir mekan olarak bütün insanlığa yine görkemini göstermeye devam edecek.
Detaylar gelecek…