Başkan Erdoğan’ın dünyanın yasak bölgesine, canını tehlikeye atarak yaptığı ziyaret ülkenin kaderini değiştirdi!. (haber-analiz)
Somali’de patlak veren ölümcül kuraklık sırasında Türkiye devleti, Türkiye halkıyla birlikte Somali’ye yardım eli uzattı. Anadolu Ajansı’nda yayımlanan, ‘Somali’de yaklaşan seçimler ve olası dış müdahale’ başlıklı makalede, ‘Dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülke Somali’yi “yasak bölge” olarak kabul ederken ve dünya Somali’nin doğal afetini görmezden gelirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendi canını tehlikeye atarak, Ağustos 2011’de Mogadişu’ya indi. Erdoğan’ın ziyareti bir dönüm noktasıydı: Bu ziyaret, tüm sorunlarına rağmen Somali’nin yabancı devlet başkanlarının ziyaret etmesi için yeterince güvenilir olduğunu gösterdi. Erdoğan’ın bu adımı dünyanın dikkatini çekti ve Somali’ye insanî desteği artırdı.’ ifadeleri yer aldı.
AA’da yer alan analiz şöyle:
Somali 2021 seçimlerine güvenlik sorunu, siyasi anlaşmazlıklar ve dış müdahalelerin gölgesinde gidiyor. Şubat 2017’de seçildiğinden bu yana görev başında olan Cumhurbaşkanı Muhammed Abdullah Fermacu’nun her fırsatta sözünü ettiği en büyük hedef olan 2020-2021 seçimlerinde “Tek Kişi-Tek Oy” prensibi bu seçimde de yine gerçekleşemeyecek. Dolaylı yoldan gerçekleşecek 2020-2021 seçimlerinde Somali’nin farklı bölgelerinden 101 delegenin bir milletvekilini seçmesi kararlaştırıldı ve bu seçilen milletvekillerinin de Somali’nin gelecek cumhurbaşkanını seçmesi üzerinde mutabık kalındı. Şu anda “4,5 sistemi” olarak adlandırılan kabile merkezli bir sistemle yönetilen Somali’de, ülkenin 4 büyük kabilesi meclise eşit sayıda, “buçuk” olarak adlandırılan diğer kabileler ise bunun yarısı oranında seçtiği vekilleri gönderiyor.
– SOMALİ VE KOMŞULARI
Somali’de 1991’de iç savaş patlak verdiğinde, Somalili halkın bir kısmı ülkeden ayrılarak Kenya, Etiyopya ve Cibuti gibi komşu ülkelere göç etti. Bu nedenle Somali siyasetinde, özellikle de yasama ve yürütme organlarında, aynı zamanda Kenya, Etiyopya veya Cibuti vatandaşlığı da bulunan çok sayıda Somalili mevcut. Doğal olarak, iç savaş sürecinde bu ülkelere göç eden kişiler, geldikleri ülkelerle iyi ilişkiler kurarak iletişimlerini sürdürüyorlar.
Örneğin Kenya, Somalili mültecilerin bulunduğu dünyanın en büyük mülteci kamplarından birine ev sahipliği yapıyor. Bu bağlamda, bu ülkeler Somali’nin kırılgan siyasetinde şu veya bu şekilde bir baskıya sahip olabilir. Daha özel olarak belirtmek gerekirse, yukarıda belirtilen üç ülkenin, Somali’deki Afrika Birliği Somali Misyonu’nun (AMISOM) bir parçası olan ve sayıları 22 binden fazla olduğu tahmin edilen barış gücü askeri var. Ayrıca Kenya ve Etiyopya’nın Somali’de AMISOM birliklerine bağlı olmayan beş binden fazla askeri bulunuyor.
Abiy Ahmed Nisan 2018’de Etiyopya’nın yeni başbakanı olduğunda, Somali ile Etiyopya arasındaki ikili ilişkiler yeniden rayına oturdu. Başbakan Ahmed koltuğa oturduktan iki ay sonra, Haziran 2018’de Mogadişu’yu ziyaret etti ve bu ziyaret Somali Devlet Başkanı Fermacu tarafından samimiyetle karşılandı. İki lider iki devlet arasındaki diplomatik ilişkiyi hızlandırmak ve geliştirmek, bunun yanında iki ülke arasındaki tüm ekonomik engelleri kaldırmak konusunda mutabık kaldı. Buna ek olarak, Etiyopya’nın bölgedeki baskın gücü, Etiyopya’nın önemli bir bölgesel aktör olmaya devam etmesi nedeniyle öne çıkıyor.
– BÖLGESEL ORTAKLAR
Cumhurbaşkanı Fermacu Şubat 2017’de göreve geldiğinden beri, Somali ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki diplomatik ilişkilerde sorunlar yaşanmaya başladı. Fermacu liderliğindeki Somali’nin 2017’de patlak veren Körfez krizlerine karşı tarafsız bir rol üstlendiğini açıklamasının ardından bu soğukluk zirveye ulaştı. Somali’nin tarafsızlık kararı (BAE, Bahreyn ve Mısır’ın da dahil olduğu) Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonu çılgına çevirdi.
BAE Somali’nin en büyük ticaret ortağı. Dahası BAE Somali ile 2014 yılında askeri bir anlaşma imzalayarak Somali askerlerini, özellikle de BAE’nin General Goordan askeri üssünde eğitiyordu. 2018’de Somali’nin BAE tarafından eğitilen askerleri devralacağını ve maaşlarını ödeyeceğini açıklamasından sonra, Nisan 2018’de Somali istihbaratı Abu Dabi’den gizlice gelen yaklaşık 10 milyon dolarlık nakit paraya el koydu. BAE’nin paranın kendisi tarafından eğitilen Somalili askerlere tahsis edildiğini açıklamasına rağmen, Somali hükümeti BAE’nin gerekçesini doğrulamadı. Fakat birçok siyasi analist, paranın Fermacu hükümetine karşı muhalefeti finanse etmek amacıyla gönderildiğini ifade etti.
Abu Dabi’nin sadece Somali’de değil, aynı zamanda Afrika Boynuzu bölgesinde de etkisi vardı. BAE 2018’de Afrika’daki en uzun süreli kan davasının, Etiyopya ile Eritre arasındaki anlaşmazlığın sona ermesine öncülük etti. Ayrıca BAE (bağımsız devlet olduğunu ilan eden) Somali’nin Somaliland eyaleti ile bir anlaşma imzalayarak bölgedeki nüfuzunu artırmaya çalıştı. Emirlik Dubai Ports World (DP) şirketiyle, uzun vadeli bir strateji için askeri bir üs inşa etmek istedikleri Berbera’daki limanı devraldı. Somali hükümeti bu anlaşmayı geçersiz kılarak BAE’nin Somali’nin egemenliğini ihlal ettiğini iddia etti. Sonuç olarak Somali BAE ile olan bağlarını kesti, fakat yine de Abu Dabi’nin bölgedeki rolü devam ediyor. Diğer taraftan BAE’nin muhalefeti ve bazı bölgesel devletleri görevdeki Başkan Fermacu’nun yönetimindeki federal hükümete karşı finanse ettiği iddiaları birçok kişi tarafından telaffuz edildi.
Suudi Arabistan ise Somali’ye uzun zamandan beri finansal destek sağlamaktaydı. Katar’a karşı bölgesel bir abluka çabalarına liderlik etmiş olmasına rağmen, Riyad’ın bu olaydaki tarafsızlığı nedeniyle Somali’ye olan öfkesi şaşırtıcı bir şekilde sona erdi. Uzmanlar Suudi Arabistan’ın yaklaşan Somali seçimlerinde kendisine yakın bir adayı destekleyeceğini tahmin ediyorlar. Bu ise Krallığın Somali üzerinde baskı oluşturacak ve Somali’yi Krallığın çizgisine çekecek aktörlerle çalışma isteğinde olduğunu gösteriyor.
– TÜRKİYE: GÜVENİLİR VE SADIK BİR ORTAK
2011 yılında ortaya çıkan kuraklık, düşük gelirli insanların tüm geçim kaynaklarını sarstı. Yetersiz beslenme ve kuraklık nedeniyle yaklaşık 260 binden fazla insan hayatını kaybetti. Somali’de patlak veren ölümcül kuraklık sırasında Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye devleti, Türkiye halkıyla birlikte Somali’ye yardım eli uzattı. O dönem başbakan olan Erdoğan’ın 2011’de kendi canını tehlikeye atarak Somali’yi ziyaret etmesinden bu yana, Somali ile Türkiye arasındaki ilişkiler her geçen gün daha da gelişiyor. Bu olaydan sonra Türkler Somali halkının kalbinde taht kurdu.
Doğal ve insan kaynaklı felaketler, kuraklık ve özellikle Eş-Şebab terör örgütüyle Somali federal hükümeti arasında (AMISOM birliklerinin desteğiyle) gerçekleşen çatışmalar, Somali’yi belirsizlik ve ölümün kıyısına itmekteydi. Bu yüzden çok sayıda insan yerlerinden göç etmek zorunda kaldı. Dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülke Somali’yi “yasak bölge” olarak kabul ederken, çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere savunmasız insanlar büyük ölçüde beslenme ve bakım eksikliği nedeniyle ölüyordu. Birçok Birleşmiş Milletler (BM) ajansı ve diğer insani yardım kuruluşları, Somali’nin en kötü insanî krizlerden birini yaşadığını kaydetti. Buna rağmen birçok ülke insani yardımda bulunma konusunda isteksizdi ya da tereddüt ediyordu.
Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünya Somali’nin doğal afetini görmezden gelirken, Ağustos 2011’de Mogadişu’ya indi. Erdoğan’ın ziyareti bir dönüm noktasıydı: Bu ziyaret, tüm sorunlarına rağmen Somali’nin yabancı devlet başkanlarının ziyaret etmesi için yeterince güvenilir olduğunu gösterdi. Dahası, Somali’nin insanî yardıma acil bir şekilde muhtaç olduğunu da gözler önüne serdi.
Erdoğan’ın bu adımı dünyanın dikkatini çekti ve Somali’ye insanî desteği artırdı. İnsanî yardımın yanı sıra, Erdoğan okullar ve hastaneler inşa ederek Somali’nin altyapısını destekleme sözü verdi. Türk hükümeti başkent Mogadişu’nun ana yollarını, Mogadişu limanını, havaalanını ve Mogadişu’nun en prestijli yolu olan Maka-Almukarama yolunu inşa etti ve Somali askerlerine eğitim vermeye başladı.
Türkiye’nin yatırım projelerinin 100 milyon dolara ulaşması, Türk hükümetini Somali’deki en büyük yabancı yatırımcı yapıyor. Osmanlı Devleti dönemine dek uzanan Türkiye-Somali kardeşlik ilişkilerini Erdoğan 2000’lerde yeniden canlandırdı. Bu anlamda, Türkiye-Somali ilişkileri ahlakî bir temele sahip. Uzmanlara göre Türkiye’nin Somali’deki konumu asla siyasi değil. Bu ilişki hiçbir zaman menfaat veya mükafat temelli olmadı. Aksine, Türkiye’nin Somali’deki yeri, Somali halkının gönlünde. Çünkü Türkiye Somali halkının derdiyle dertlendi ve tüm politikasını insanî temeller üzerine inşa etti.
– SONUÇ
Savaşın tahrip ettiği, kabileler arası çatışmaların istikrarsızlığa sürüklediği bir ülke olarak Somali, her geçen gün yaralarını sarıyor ve geleceğe daha umutla bakıyor. Somali geçmiş talihsizliklerini, acılı günlerini ve gözyaşlarını geride bırakmaya çalışıyor. Fakat ülkede güvenlik ve siyaset söz konusu olduğunda hâlâ göze çarpan kırılganlıklar yaşanıyor. Toplumda uzun süredir devam eden kan davalarını sona erdirmek için 2012 yılında federal bir sisteme geçiş yapılsa da, Somali’de bu hedefe hâlâ tam olarak ulaşılabilmiş değil. Federalizm Somali’nin toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini ve toplumsal dayanışmayı azaltarak durumu daha kötü hale getirdi. Örneğin federal hükümetle eyaletler arasında yeni bir siyasi anlaşmazlık çıktığında, komşu ülkeler ve Körfez ülkeleri farklı aktörlere farklı destekler veriyor. Bu bağlamda, Somali’nin yaklaşan seçimi, yukarıda sayılan ülkelerin bariz bir müdahalesine sahne olacak. Somali’nin eski Başbakanı Abdiweli Gaas’ın Somali televizyonlarından birine yaptığı “Körfez ülkelerinden bazıları, Somali’de yapılacak seçimler için belirli adayları destekliyor” açıklaması da bunun en önemli göstergesi.