İstanbul Barosu haddini aştı! Ali Erbaş’a aba altından sopa göstermeye kalktı!.
Ayasofya Camii’nde kılınan ilk Cuma namazında Fatih Sultan Mehmet’in sözlerini hatırlattığı için sosyal medya lincine uğrayan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a yönelik saldırılar devam ediyor. İstanbul Barosu’ndan yapılan açıklamada, hutbenin hedefinde Mustafa Kemal’e olduğu öne sürüldü ve Erbaş’ın “ivedilikle” açıklama yapması istendi. Baro ayrıca, “Hukuki tavrımız buna göre şekillenecek” diyerek aba altından sopa göstermeye kalktı.
Ayasofya Camii‘nde kılınan ilk Cuma namazını kıldıran Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş‘ın, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakıf mallarıyla ilgili sözlerini hatırlattığı için bazı kesimler tarafından sosyal medya üzerinden lince uğruyor.
Erbaş’ın açıklamalarının “Atatürk’e hakaret” olduğunu iddia eden kesimlerce, “Diyanet İşleri Başkanı yargılansın” çağrısı yapıldı. Öte yandan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da sözlerinin yanlış yere çekilmesini önlemek için açıklama yaptı. İslam’da vefat edene beddua edilemeyeceğini vurgulayan Erbaş, geçmişi değil geleceği kastettiğini söyledi.
Erbaş’ın hutbedeki sözlerini çarpıtanlardan biri de İstanbul Barosu. Ayasofya Camii’nin Lozan’ın 97. yıl dönümünde yapılmasının “rövanşist” olarak değerlendiren Baro tarafından şu açıklama yapıldı:
Bugün (24.07.2020) Ayasofya’nın İbadete açılması münasebetiyle kılınan ilk cuma namazında, Diyanet İşleri Başkanı minberde; “Bizim inancımızda vakıf malı kutsaldır. Dokunanı yakar. Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar.” demiştir.
Bizim de içinde olduğumuz geniş bir toplum kesimi, bu sözlerin, Ayasofya’nın müze olmasını sağlayan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının altındaki imza ve karar sahibi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik olduğunu düşünmektedir. 24 Temmuz 2020 tarihinin Ayasofya’nın ibadete açılması ile birlikte Lozan Antlaşmasının 97. Yıldönümüne “rastlamış” olması, sadece zamanlamayı manidar kılmakla kalmayıp, o arada bu açılışın rövanşist bir algıyla yapılmasının planlandığını anlatmaktadır.
İstanbul Barosu Başkanlığı olarak bu tespitlerimizde yanılmayı arzu ediyoruz.
Diyanet İşleri Başkanını o minbere çıkaran, bayrağımızın dalgalanıp ezanın özgürce okunmasını sağlayan kurucu önderimize yönelik “lanet” söylemi, çok ciddi ayrışmalar doğurması muhtemel bir gelişmeye işaret edecektir.
Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş amaçları itibariyle, toplumun bütünleşmesini hedeflemesi gerekirken, bizzat Başkanının sözlerinde ifadesini bulan bu tümceler, acilen “düzeltilmeli” ve kastedilenin Mustafa Kemal Atatürk olmadığı açıklanmalıdır. Diyanet İşleri Başkanı, bu sözlerin dayanağını, Ayasofya ile ilgili davada Danıştay 10. Dairesinin kararından almakta ise, bu kararın usul ve esas açısından hukuksal temellerden yoksun olduğunu da bilmelidir. Bu karar yargının içinde bulunduğu konum ve durumla ilgili olup, konjonktürel niteliklidir.
İstanbul Barosu olarak Diyanet İşleri Başkanından “ivedilikle” bir açıklama beklemekteyiz. Bu açıklama, yapılması veya yapılmaması tercihleri itibariyle Baromuzun sonraki hukuki tavrını belirleyen bir etken olacaktır. Diyanet İşleri Başkanını “varlık nedeni” olan işlevine ve kuruluş amacına davet ediyoruz.