Lübnan, sınır anlaşmazlığında bölgenin üçte birini İsrail’e bırakabilir!.
Lübnan’ın İsrail’le sınırları belirleme müzakerelerine yanaşmasının ülkedeki ekonomik krize bağlayan Lübnanlı Tuğgeneral Halid Hamade, Lübnan’da ekonomik krizi hafifletme yolu olarak, Fransız girişimi yerine sınırları belirleme süreci üzerinden ABD’nin sunduğu anlaşmanın tercih edildiğine işaret etti. Hamade, ‘ABD’nin eski Beyrut büyükelçisinin 2012’de, iki ülkenin üzerinde anlaşamadığı bölgelerin üçten ikisinin Lübnan’a ve geriye kalan üçten birinin İsrail’e bırakılması yönünde bir teklifi vardı. Büyük ihtimalle sonuç böyle olur’ dedi.
Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, 2 ay önce Beyrut Limanı’nda meydana gelen büyük patlamanın etkileri, ülkedeki ekonomik kriz ya da yeni hükümetin kurulamaması gibi konuların dışına çıkarak dün İsrail’le sınır anlaşmazlığıyla ilgili basın toplantısı düzenledi.
Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde İsrail’le hem kara hem deniz sınırlarını belirleme müzakereleri için “çerçeve anlaşmasına” varıldığını duyuran Berri, doğrudan müzakerelerde Lübnan’ı temsilen Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın öncülüğünde ordunun yer alacağını belirtti.
Cumhurbaşkanı Mişel Avn ve iki ülke arasında konuşlu BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) de Berri’nin basın toplantısından hemen sonra yaptıkları açıklamada, sınırların belirlenmesi konusunda “çerçeve anlaşmasına” varılmasından memnuniyet duyduklarını belirttiler.
Lübnanlı uzmanlar, bugüne kadar birbirlerini düşman addeden iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlığını gidermek üzere başlayacak müzakerelerde ele alınacak konular ve muhtemel sonuçlarla ilgili AA muhabirine değerlendirme bulundu.
– “Lübnan’ın duruşundaki büyük dönüşümün göstergesi”
Lübnanlı siyaset uzmanı Munir er-Rabih, “Duyurulan çerçeve anlaşması, Lübnan için düşman İsrail’le doğrudan müzakereleri kabul etme tavizidir.” yorumunu yaptı.
Meclis Başkanı Berri’nin anlaşmayı duyurduğu basın toplantısında, “düşman İsrail” veya “işgal altındaki Filistin toprakları” yerine “İsrail” ve “İsrail sınırları” ifadelerini kullandığının altını çizen Rabih, “Bu da Lübnan’ın duruşundaki büyük dönüşümün göstergesidir.” dedi.
Rabih, Lübnan’ın İsrail’le doğrudan müzakerelere gitme sebebini ise ABD ve İsrail’in yoğun baskılarının yanı sıra ülkedeki ekonomik kriz ve diğer zor şartlara bağladı.
“Lübnan makamları belki de sınırları belirleme müzakereleri ve İsrail’le dolaylı normalleşme yoluna girmekle bu krizlerden kurtulmayı öngörüyordur.” diyen Rabih, sınırlarla ilgili müzakerelerin başlamasından sonra istikrarı sağlama konusunda da görüşmelerin olacağına dikkati çekti.
Rabih, bu müzakereler gölgesinde Hizbullah silahlarının çekilmesine dair şunları kaydetti:
“Birincisi bu, Lübnan’ın İsrail devletini sınırlarıyla tanıma adımıdır. İkincisi ve en önemlisi ise ABD ile İsrailliler, müzakere oturumlarında Hizbullah’ın elindeki silahların yanı sıra hassas füzeler ve uluslararası güçlerin görevlerinin durumu gibi konuları şart koşarlar. ABD ve İsrail, petrol ve gaz arama çalışmalarının istikrar gerektireceğini, dolayısıyla Hizbullah’ın elindeki silahları koruduğu sürece bu istikrarın sağlanamayacağını öne sürerler. Zor ve uzun sürecek müzakereler, Hizbullah ve İran’ın ABD’ye karşı duruşuna bağlı olacak. Müzakerelerden çıkacak anlaşma, ABD’deki başkanlık seçimlerinden sonra Washington-Tahran arasında başlayacak ikili müzakerelere bağlı olacak.”
ABD Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu Sorumlusu Müsteşar Vekili David Schenker’in ekimin ikinci haftasından sonra Lübnan’a gerçekleştirmesi beklenen ziyarete de değinen Rabih, bu ziyaretle hem müzakereleri başlatma tarihini belirtme hem de Lübnanlı siyasi güçlere yönelik baskı kurmanın hedeflendiğini söyledi.
– Sınırları belirleme “direnişle” çelişiyor mu?
Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen gazeteci yazar Kasım Kasir, Lübnan ile İsrail sınırlarını belirleme konusunda duyurulan çerçeve anlaşmasından sonra başlayacak müzakerelerin uzun süreceğini söyledi.
Kasir, sınır anlaşmazlığın sona ermesinin ardından Hizbullah silahlarının akibetine ilişkin ise, “Düşman saldırılarına devam ettiği sürece direniş varlığını sürdürecektir. Sınırların belirlenmesi, direniş hakkıyla çelişmiyor.” dedi.
– ABD’nin Hizbullah’a yönelik yaptırımları sürecek mi?
Lübnanlı emekli Albay İlyas Hanna ise müzakereleri başlatma sürecini, ABD’li yetkili Schenker’in sağladığı kolaylıkların sonucu olarak değerlendirdi.
Sınırı belirleme müzakereleri kapsamında ABD’nin Hizbullah mensupları ve destekçilerine yönelik yaptırımlarında bir değişiklik olmayacağını savunan Hanna, “Hizbullah mensuplarının çoğu yaptırım listesinde yer alıyor.” dedi.
Hanna, halihazırda Lübnan ekonomisiyle ilgili olumlu bir yansımanın söz konusu olmadığını dile getirerek, “Gaz arama çalışmaları için zamana ihtiyaç var. Gaz üreten ülkelerin sınıfına yükselmek için en az 5 yıl zamana ihtiyaç olur.” ifadelerini kullandı.
– Sınır anlaşmazlığı, Arap-İsrail çekişmesini sonlandıracak mı?
Lübnanlı Tuğgeneral Halid Hamade de iki ülkenin sınır anlaşmazlığındaki ani gelişmeyi Lübnan’daki ekonomik krize bağladı.
Lübnan’da ekonomik krizi hafifletme yolu olarak, Fransız girişimi yerine sınırları belirleme süreci üzerinden ABD’nin sunduğu anlaşmanın tercih edildiğine işaret eden Hamade, “ABD’nin eski Beyrut büyükelçisinin 2012’de, iki ülkenin üzerinde anlaşamadığı bölgelerin üçten ikisinin Lübnan’a ve geriye kalan üçten birinin İsrail’e bırakılması yönünde bir teklifi vardı. Büyük ihtimalle sonuç böyle olur.” dedi.
Bu anlaşmazlığın çözümünün hem Lübnan’a hem İsrail’e yarayacağını savunan Hamade, “Sınırlar üzerinden uluslararası mutabakatların sağlanmasıyla petrol arama şirketleri ve yatırımların önü açılmış olur. Bunlar da Lübnan ekonomisinin doğrudan desteklenmesi açısından iyi bir çıkış yolu olur.” değerlendirmesinde bulundu.
Hamade, bu konunun siyasi bir anlaşmayla bağlantılı olacağını ifade ederek, “ABD de süreci kolaylaştırmayacağı gibi gaz güvenliğinin sağlanması temelinde Hizbullah’a hiçbir tavizde bulunmayacak, güç denklemi bunu söylemiyor.” diye konuştu.
Lübnan ile İsrail arasındaki sınır anlaşmazlığın sona ermesi halinde Arap-İsrail çekişmesinin son bulacağına dikkati çeken Hamade, ancak Lübnan’ın, bu anlaşmazlığın Suriye’de de çözülmesi halinde bunu bitirebileceğini ifade etti.
– Müzakerelerin normalleşme veya Hizbullah’ın silahsızlanmasıyla ilgisi var mı?
Meclis Başkanı Berri liderliğindeki Şii Emel Hareketi Milletvekili Muhammed Nasrallah ise Lübnan ile İsrail arasındaki sınırların belirlenmesi müzakerelerinin 10 yıldan beri devam eden bir sürecin parçası olduğunu söyledi.
İki ülke arasındaki sınır anlaşmazlığına ara buluculuk için bugüne kadar göreve gelen ABD’li 4 farklı heyetin, bu görüşmeleri Lübnan adına Meclis Başkanı Berri ile sürdürdüğüne dikkati çeken Nasrallah, şöyle devam etti:
“Çerçeve anlaşması, Lübnan ve İsrail arasındaki kara ve deniz sınırlarını nihai olarak belirleyecek müzakereleri başlatmanın yol haritasından başka bir şey değildir. BM himayesindeki bu anlaşma, 1996’daki anlaşma ile BM Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı kararın temellerine dayanıyor.”
Bu anlaşmanın İsrail ile ilişkileri normalleştirme konusuyla ilgisi olmadığını savunan Nasrallah, Hizbullah’ın silahsızlandırılması konusunun da hiçbir şekilde tartışmaya açılmadığını ifade etti.
İsrail ve Hizbullah, ABD’nin diplomatik çabaları sonucunda Nisan 1996’da askeri çekişmeye son veren bir anlaşmaya varmıştı.
– Lübnan-İsrail sınırındaki durum
Lübnan ile İsrail arasında yaklaşık 860 kilometrekarelik deniz sahası anlaşmazlığı bulunuyor.
İki ülke de bu bölgenin kıta sahanlığında hak iddia ediyor. İsrail, Lübnan hükümetinin lisanslama sürecine başladığı beş bloktan üçünün, İsrail kıta sahanlığı sınır bölgesinde yer aldığını iddia ediyor.
Lübnan’ın Ocak 2017’de petrol ve doğal gaz arama sürecini başlatmasının ardından İsrail parlamentosu da mart ayında Lübnan’ın arama yapacağı bazı bölgelerin İsrail kara suları içinde olduğunu iddia eden yasa tasarısını onaylamıştı.
İsrail ayrıca, 87 kilometre uzunluğundaki Lübnan’ın kara sınırında da Şeba Çiftlikleri ile diğer bazı bölgelerdeki işgalini sürdürüyor.
Lübnan’ın güneydoğusundaki Suriye ve İsrail sınır hattında yer alan stratejik öneme sahip Şeba Çiftlikleri, toplam 13 çiftlikten oluşuyor. Bunlardan yaklaşık 25 kilometrekarelik bir alana yayılan 12 çiftlik İsrail işgali altında bulunurken, Lübnan’ın sınırlarında sadece biri kalmış durumda.
İsrail ordusu, 2000 yılında Lübnan topraklarından çekildiğinde de Suriye toprakları diye Şeba Çiftlikleri’nden çekilmeye yanaşmamıştı. BM de söz konusu toprakların Lübnan’a ait olduğuna dair bir kararı olmadığından İsrail’in bölgeden çekilmesini istemedi.