Site Rengi

HABER ÖZETİ
İmamoğlu İnşaat ve 24 şirkete kayyum atandı!.
Asılsız ihbar yapıp 112’yi meşgûl edenlere 15 bin lira ceza geliyor!.
İnsan sağlığı ile oynamanın bedelini basit bir özür ile geçiştirdiler!.
Ekrem İmamoğlu hakim karşısında..
Fenerbahçe’nin yüzde 4,8’lik hisseleri yabancılara satıldı!.
Gözaltına alına gazeteciler Murat Ağırel ve Timur Soykan serbest bırakıldı!.
Özgür Özel’in boykot çağrısı ters tepti!. 2 Nisan’daki harcamalar iki karına çıktı!.
ABD Başkanı Donalt Trump Türkiye’ye geliyor..
Savaşıp Ermenistan’ın kucağından aldığımız sözde gardaşımız Aliyev’in gerçek yüzünü görün!.
Çin Trump’un vergi yaptırımları ile dalga geçti: KAMPANYALARINDAKİ ŞAPKLARINI BİLE BİZ ÜRETİYORUZ!.
Ekrem İmamoğlu protestolarına katılıp tutuklanan 102 genç tahliye edildi..
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İmralı Heyeti arasındaki ilk görüşme gerçekleşti..
Cumhur İttifakı’nın canını sıkacak genç seçmen anketi!.
Otel faciasının bilirkişi raporu tamamlandı!. Resmen Cinayet!.
Piyasalar alt üst olunca Trump vergi politikalarında geri adım attı!.
ABD ile Çin arasındaki vergi savaşında son durum!.
CHP’li milli voleybolcunun polis nefretine bakın!.
İBB’nin peyzaj aracı ile insan kaçakçılığı yaptılar!.
Şaban Sevinç’ten Fatih Altaylı’ya salvador: ŞEREFSİZ YAVŞAK!.
ABD Çin’in gümrük vergisini yüzde 104’e çıkardığını açıkladı!.
KKTC’de başörtülü öğrencilerin derslere girişi resmi olarak yasalaştı!.
MHP Lideri Bahçeli Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sarayına komşu oldu..
Savcılık Ümit Özdağ hakkında 7 yıl 10 ay hapis cezası talep etti!.
Erdoğan’dan Özel’e 500 bin liralık “Cuntacı” davası!.
Brent petrol fiyatları dibe vurunca akaryakıt indirimleri pompalara yansıdı!.
ABD borsaları güne çöküşle başladı!.
Sözde ekonomist prof. Özgür Demirtaş’ın analiz yazısı çalıntı çıktı!.
Kara bulutlar tüm Türkiye’yi kaplayacak!.
Trump’un aptalca politikaları dünya piyasalarını alt üst etti!.
Brent petrol fiyatları dibe vurdu!.
DOLAR
EURO
ALTIN
BIST

Süleyman Soylu: “Dedikleri gibi misafir etmediler, doğrudan işkence edip öldürdüler!.”

Süleyman Soylu: “Dedikleri gibi misafir etmediler, doğrudan işkence edip öldürdüler!.”
19.02.2021
A+
A-

Bakan Soylu, 107. Dönem Kaymakamlık Kursu Açılış Programı’nda, Irak’ın kuzeyindeki Gara bölgesinde şehit olanları andı.

Tarihin zaman zaman insanlığın karşısına çıkardığı benzer fotoğraflarla bir şeyler anlattığını belirten Soylu, 150 yıl önce Düyunu Umumiye’nin ekonomi merkezli küresel vesayet kurumu olduğunu dile getirdi.

Türkiye’nin, IMF adlı küresel ekonomik kurumdan yaklaşık 10 yıl önce kurtulduğunu ifade eden Soylu, bir asır önce de milletin karşısına “Sevr” gibi kabul edilemez bir haritanın ve anlaşmanın dayatıldığına dikkati çekti.

Soylu, bugün ise “Sevilla haritası” gibi bir ucubeyle gelindiğini, asil milletin bunu da kabul etmediğini belirtti.

Türk-Ermeni çatışmasını körükleyerek Zeytun isyanını çıkaranların bir asır sonra Kahramanmaraş’ta tarihe “Maraş Olayları” olarak geçen fitneyi ortaya koyduğunu dile getiren Soylu, “Pek çok örneğini verebileceğim bu hadiselerin anlattığı şudur, bizi sürekli bir yerlere çekmeye, bir yerlerde sıkıştırmaya, dar bir alana hapsetmeye, kımıldayamaz, üretemez, hükmedemez ve muhtaç bir hale getirmeye çalışıyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

Soylu, ekonomik olarak yoğun bakımda, çelimsiz, dokunduklarında her an yıkılabilecek, uluslararası ilişkilerde de eli kolu bağımlı ve bağlı bir Türkiye’nin arzu edildiğini dile getirdi.

– “ALDANAN VARSA BURNUNUN ÖNÜNÜ GÖREMEYENLERDİR”

Kendi insanına mahcup, tarihine, medeniyete, kültüre, değerlere uzak, öz güveninden yoksun Türkiye istendiğini söyleyen Soylu, şöyle devam etti:

“Etrafındaki coğrafyaya, olan bitene sağır, tarihinde, büyük coğrafyasında, gönül coğrafyasında beraber olduğu, aynı kaderi paylaştıkları bütün dünyaya adaleti, insanlığı, hakkaniyeti gösterdikleri o milletlerden uzak, onların cari durumlarından uzak, onlara el uzatmaktan uzak, binlerce kilometre öteden onlar için yazıp çizen, onlar için gelecek belirleyen, karar verenlere mahcup mahcup bakan ve boynunu eğen bir Türkiye istiyorlar. Kendi üretemeyen, dışarıya muhtaç bir Türkiye istiyorlar. Doğruyu, yanlışı, hakkı, haksızlığı haykırarak söyleyemeyecek bir Türkiye istiyorlar. Sıkıştırılmasına rağmen sesini çıkarmayan, çıkaramayan, vesayetleriyle boyunduruk altına aldıkları bir Türkiye istiyorlar. Bu politikadan asla vazgeçmediler, bu politikadan asla vazgeçmeyecekler. Vazgeçeceklerini düşünen yani ‘çiçek, böcek, insan hakları, dünya, yeşil, beyaz’ gibi kavramlara aldanan varsa, onların insanlık tarihini oylamak için ürettiği kavramlara aldanan varsa burnunun önünü göremeyenlerdir, tarihte olup bitenleri anlayamayanladır, gafildirler. Eğer bunları görüyorsa ve tabi oluyorlarsa da haindirler. Bunları sürekli ısrarla deniyorlar.

Bunu uzun yıllar darbe yöntemleriyle, vesayet kurumlarıyla, darbe ürünü anayasalarla yaptılar. Bugün bunu göç politikalarıyla, ‘Pronteks’ anlayışıyla meseleyi sahamıza yıkarak yapmaya çalışıyorlar.”

Geri kabul anlaşmalarında maddi yardım taahhütlerine uyulmadığını hatırlatan Soylu, bazı ülkelerin kendi imzaladıkları taahhütlerden vazgeçtiklerini, bu taahhütleri görmezden geldiklerini bildirdi.

Türkiye’nin hiçbir çözüm önerisine yanaşılmadığına işaret eden Soylu, göçmenlere ülkelerine girmesinler diye her türlü zalimliğin yapıldığını, göçmenlerin ülkelerindeki istikrarsızlığın da sürekli körüklendiğini belirtti.

Süleyman Soylu, İdlib’de tehdidin ve trajedinin biriktirildiğini, çocukların, yaşlıların, annelerin ve babaların hayatlarının tehdit altında olduğunu, uluslararası küresel göç rotasına bakıldığında gelir eşitsizliğinin buna yol açtığının görüldüğünü ifade etti.

Dünya sokaklarında neyin yaşandığını görenlerin, bu kaos ne zaman bitecek diye bekleşenlerin göç yollarına çıktığını anlatan Soylu, ailesiyle binlerce kilometre yola dökülenlerin, yarının ne olacağını bilmeyenlerin aldıkları riskin Batı medeniyetinin umurunda olmadığına dikkati çekti.

Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bilgisayarın başındaki tuşla ortaya konulan ve istedikleri gibi yönlendirilmeye müsait olan, bir kuruş kaybetmemek için binlerce canı feda etmeye çalışan kötücül bir anlayışın sahibi olduklarını biliyoruz. Terör örgütleriyle petrol pazarlığı yapabilecek kadar asıllarını unutan, insanlıktan uzaklaşan bir anlayış içinde olduklarını biliyoruz. Kendi halklarına ve milletlerine tehdit olarak gösterilen terör örgütleriyle masaya oturup, tüm terör örgütlerini uzlaştırıp dünyaya çıkardıkları öcüler arasında anlaşma yapabilecek kadar tıynetsiz olduklarını biliyoruz. Bundan hiç vazgeçmediler, vazgeçmeyecekler.”

Kaymakam adaylarına seslenen Soylu, “Nasıl bir coğrafyada, etki altında görev yapacağınızı, bir gün dahi uyursanız memleketin geleceğine halel getireceğinizi söylemek ve anlatmak için bunları sizinle paylaştım. Hayatınızı planlamak sizin hakkınız ama bütün bunları yaparken nelerle karşı karşıya kalacağınızı, en ufak bir ihmalinizin sizlerin ve milletimizin çocuklarını nasıl bir noktaya taşıyacağını bilmenizi istediğiniz için bu değerlendirmeleri yaptım.” ifadesini kullandı.

Süleyman Soylu, kaymakamların kendileri için kıymetli olduğunun altını çizdi.

– “GENÇLİĞİNDEN VAZGEÇİYOR, TERÖR ÖRGÜTÜNDEN VAZGEÇMİYOR”

“Bugün bu sıkıştırmayı, uyuşturucu konusunda takındıkları rahat tavırla işin tahribatını üzerimize yıkarak yapmaya çalışıyorlar.” diyen Soylu, uyuşturucudan en çok Avrupa’daki gençlerin zarar gördüğünü söyledi.

Türkiye’de 2020’de 15-64 yaş aralığında milyon kişi başına uyuşturucu bağlantılı ölüm oranı 3,65 olurken bu oranın Avrupa Birliği ülkelerinde 23,7 olarak belirlendiğine işaret eden Soylu, şunları kaydetti:

“Ürettikleri sentetik uyuşturucular kendi gençlerini öldürürken adamlar havaya bakıp ıslık çalıyorlar çünkü uyuşturucu onların iş birliği içinde olduğu ve kendi tarihlerine kara leke olarak geçen PKK’nın ana gelir kaynağı. Terörün finansmanını bu şekilde sağlıyorlar. Yıllık 1,5 milyar dolar gelir elde ettiği tahmin ediliyor ve o PKK yıllardır Batı’nın siyasi partneri. Gençliğinden vazgeçiyor, terör örgütünden vazgeçmiyor. Bugün bu sıkıştırmayı aile yapımızı çökertecek anlayışları alabildiğine destekleyerek yapıyorlar. İki tane göçmen, ülkelerine gelecek, milli gelirinde iki ekmek eksilecek diye akılları giden Batılı ülkelerden Türkiye’deki LGBT derneklerine milyon dolarlar yardım geldi.

Ölseniz bir bardak su vermeyecek adamlar acaba bunu niye yapıyorlar? Özgürlüklerini gerçekten önemsedikleri için mi yapıyorlar? Elbette hayır. Bunu yapıyorlar çünkü emperyalist anlayışlarının yayılması ve başarı kazanması için sistemin karşısında insanı yalnızlaştırmak zorundalar. Bunun için de bu toprakların en güçlü kurumu olan aile kavramını olabildiğince tahrip etmek zorundalar.”

“KILIÇDAROĞLU MESELEYİ SİYASİ TARTIŞMAYA DÖNÜŞTÜRDÜ”

Soylu, Eğitim Dairesi Başkanlığında düzenlenen 107. Dönem Kaymakamlık Kursu Açılış Programı’nda yaptığı konuşmada, Kılıçdaroğlu’nun, Gara’da terör örgütü PKK tarafından 13 sivil vatandaşın şehit edilmesiyle ilgili partisinin 16 Ocak’taki TBMM Grup Toplantısı’ndaki sözlerini değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla olayın hemen ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i ziyaret ettiklerini hatırlatan Soylu, görüşmede, terör örgütü PKK tarafından vatandaşların kaçırılmasından katledilmelerine kadar yaşanan olayları tüm çerçevesiyle anlattıklarını bildirdi.

Soylu, Erdoğan’ın verdiği talimat çerçevesinde olayı “namus, onur, devlet adabı ve sorumluluğuyla” anlattıklarını dile getirerek, “Bu, demokrasinin dönem dönem kullanmak cihetine gittiği bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu yerine getirdik. Bu, devleti yönetenlerin sorumluluğudur. Bu aynı zamanda ortak kader, tasa, kıvanç, tarih, ülküde birlikte olduğumuzu düşündüğümüz insanlara karşı acımız ve yasımızla ortaya koyduğumuz bir sorumluluktur.” diye konuştu.

Bu sorumlulukla ortaya koydukları nezaketin karşısında beklentilerinin de aynı davranış olduğunu vurgulayan Soylu, şunları söyledi:

“Bu tip dönemlerde özellikle polemikleri, siyasal gelecek hesaplarını bir tarafa bırakıp yarına ait bizden sonra geleceklere doğru davranış anlayışını emanet etmek gerekir. Hepimiz insanız, eksik olmayan Cenabı Allah’tır. Sözümüzde, lafımızda muhakkak eksiğimiz vardır. Kendimizi de karşımızdakileri de öyle görüyoruz. Fakat Sayın Kılıçdaroğlu’nun bizim ardımızdan sanki biz bu detayların hiçbirisini anlatmadık, hiç kendisine olayı ifade etmemişiz, tüm detayları anlatmamışız gibi görüşmeden çıkar çıkmaz grup toplantısında meseleyi siyasi tartışmaya dönüştürüvermesi ve bu 13 evladımızın şehadetinin sorumlusunun Sayın Cumhurbaşkanımızın olduğunu söylemesi, açık söylüyorum, PKK’yı aklamaktan, üstünden yük almaktan ve bu acı olayı bir siyaset malzemesi haline, bir polemik haline dönüştürmekten başka bir şey değildir. Çok yaralandığımızı, çok üzüldüğümüzü, anlattıktan sonra o metnin bir parçasının bile değişmemiş olduğunu maalesef dinlerken üzülerek müşahede ettik. Böyle olmamalı, olmamalıydı.”

Yaşın veya makamın büyük olmasının hata yapılmayacak anlamını taşımadığını ancak çok üzüldüğünü ifade eden Soylu, şöyle devam etti:

“Elbette ki toplumun zihnindeki birtakım sualleri sormak, özellikle demokrasilerde siyasi partilerin görevleridir. Ancak burada bunu dile getirirken, demokratik eğilimlerin ortaya çıkardığı sonuçları görmezden gelmekle başka bir davranış biçimi olur. Gelmişiz, anlatmışız, ne kadar sorunuz varsa buyurun cevaplamaya hazırız demişiz. Ondan sonra meseleyi Sayın Cumhurbaşkanımızın üzerine yıkmaya çalışmak terör örgütünü ve PKK’yı aklamaktır. Terör örgütünün, PKK’nın karşısında hep birlikte bir cephe olabilme fırsatını kaçırmaktır. Bu tarihi bir fırsattı. Bu kalleşliğe hep birlikte ay yıldızlı bayrak elimizde, hiçbir siyasi parti ayrımı gözetmeksizin fatura ödettirebilme fırsatını kaçırmaktır. Böyle yapılmamalıydı.”

Soylu, bu olay karşısında böyle bir tavrın ortaya konulmaması gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:

“Bunu sizce yaştan büyük bir ağabeyiniz olarak söylüyorum. O grup toplantısını dinlediğim an yaşadığım hayal kırıklığı ifade etmem gerekir ki hayatımın en önemli hayal kırıklıklarından biridir. Gün polemik günü değildir. Siyaset elbette ki yapılır, elbette ki bazı şeyleri eleştirmesi herkesin hakkıdır. Siyaset tartışır, fikrini söyler ama bunun kırmızı çizgisi terör örgütleridir. Burada gördüğümüz hem demokratik sorumluluktan uzak hem de bir terör örgütünü bu vahşi katliamdan kurtarma, çıkarma gayreti sadece siyasi tarihimize değil, terörle mücadele tarihimize de maalesef bir kara leke olarak geçmiş olur. Üzüntülüyüm, sadece söyleyeceğim budur. Hakikaten çok üzüldüm.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.