Esad’dan Başkan Erdoğan ile görüşme sorusuna yanıt!. “Gerekirse Görüşürüm Elbette!.”
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, İtalyan RaiNews24 kanalına konuştu. Esad, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşme planı olup olmadığına ilişkin soruya ‘Görevim Suriye’nin çıkarlarıyla ilgilidir. Dolaysıyla, bu çıkarlar neredeyse oraya yönelirim’ yanıtını verdi..
Beşar Esad‘a sorulan sorular ve yanıtları şöyle:
* Sayın Cumhurbaşkanı, bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyoruz. Suriye’de şu an mevcut olan durumu anlatabilir misiniz? Somut durum nedir? Ülkede neler oluyor?
“Suriye toplumundan bahsetmek gerekirse, durum daha iyidir, bu savaştan bir çok ders öğrendik. Suriye’nin geleceğinin umut verici olduğunu düşünüyorum, bu savaştan daha güçlü çıkmamız normaldir. Somut durumla ilgili ise, Suriye Ordusu son yıllarda ilerleme kaydettiğinde bir çok bölgeyi terörden kurtardı ve şu an İdlib’de Nusra Cephesi bulunuyor. Öte yandan geçen ayda Türklerin işgal ettikleri Suriye’nin kuzey kısmı var. Siyasi açıdan ise, Suriye’deki durumun daha karmaşık bir hale geldiğini söyleyebiliriz, çünkü Suriye krizine müdahale eden oyuncuların sayısı, krizi uzatmak ve yıpratma savaşına çevirmek için artmış durumda.
‘BU BİR İÇ SAVAŞ DEĞİL’
* Kurtarmaktan bahsettiğinizde, bu konuda askeri bir vizyonun olduğunu biliyoruz, fakat topluma dönmeye karar veren kişilerle ilgili durum nedir? Uzlaşma süreci nereye ulaştı? Bu konuda başarılar var mı?
“Gerçekte, olumlu bir ortam kurmayı istediğimizde kabul ettiğimiz yaklaşıma uzlaşma adını verdik, fakat insanların beraber yaşabilmeleri için ve hükümet kontrolü dışında kalan bölgelerde yaşananların kanun ve devlet kurumlarının sistemine yeniden girebilmeleri için herkese genel af ilan ettik ve bunlar silahlarından vazgeçip yasalara tabi olacak. Bu konudaki durum çok karmaşık değil. Herhangi bir bölgeyi ziyaret etme şansınız olabilirse, hayatın normale döndüğünü görebilirsiniz. Sorun şu ki, –Batı anlatısına göre– Suriyeliler birbirleriyle savaşıyor değildi, veya bu bir “iç savaş” değildi, bu tahriftir. Gerçekte o bölgeler teröristlerin kontrolu altındaydı ve teröristler kendi kurallarını dayatıyordu. Teröristlerin olmadığı zaman, bu insanlar normal yaşamlarına ve beraber yaşamaya dönecek. Mezhepsel, siyasi veya etnik savaş yoktu, fakat dış güçlerden destekli, silahları ve finansmanları olan teröristler vardı ve o bölgeleri işgal ediyordu.”
* Yıllardır insanların günlük hayat esaslarını belirleyen bu ideoloji ile ilgili endişeleriniz var mı? Bu toplumda bir şekilde kalmaya devam edebilir ve bir gün yeniden ortaya çıkabilir mi?
“Mücadele ettiğimiz ana sorunlardan biri budur. Masaya yatırdığınız soru doğrudur. İki sorunumuz var. Devletin kontrolü dışında kalan bölgeleri iki unsur kontrol ediyordu: Birisi, kanunun bulunmaması neticesinde kaostur, bundan dolayı, özellikle genç yaşlardaki insanlar devlet, kanun ve devlet kurumları hakkında hiçbir şey bilmiyorlar. İkinci ise, zihinlerde derinleşmiş bir şekilde mevcut olan ideolojidir, karanlık bir ideoloji. Vahabi ideolojisi. Bu sorunu çözmek gerekiyor, değilse kurtarmanın anlamı ne? Çözümün ilk kısmı dinidir, çünkü bu ideoloji dinidir ve Suriyeli din adamları veya Suriye’deki dini kurum, bu bağlamda büyük çabalarda bulundu. Bir çok insan, Nusra Cephesi, IŞİD veya diğer örgütlerin öğrettiği dinin gerçek din olmadığını anladı.
* Öyleyse, din adamları temel olarak bu uzlaşma sürecinin içinde mi?
“En önemli olan kısmı budur. İkinci kısım ise okullara bağlıdır; okullarda eğitim ve öğretmenlerin yanı sıra ulusal öğretim programı var. Bu program özellikle o genç nesillerin fikirlerini değiştirmek için çok önemlidir, ayrıca kültür, sanat ve aydınların rolü vs. vardır. Bazı bölgelerde bu rolün oynanması hala zordur ve bizim için daha sonra okullarla devam etmek üzere din ile başlamak daha kolaydı.”
* Sayın Cumhurbaşkanı, biraz da siyasete dönelim. Türkiye’den bahsettiniz, doğru mu? Rusya yıllardır sizin en büyük müttefiğiniz oldu, bu bir sır değil. Fakat Rusya, Türkiye ile Suriye toprakları sayılan bazı bölgeler üzerinde pazarlıkta bulunuyor. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
“Rusya’nın rolünü anlamak için Rus ilkelerini anlamak lazım. Ruslar, uluslararası kanunu ve ona dayalı uluslararası sistemin Rusya’nın ve tüm dünyanın çıkarlarına uygun olduğunu kabul etmektedir. Böylece, onlar için Suriye’yi desteklemek uluslararası kanunu desteklemek demektir. Bu birinci nokta. İkinci nokta ise onların teröre karşı mücadele vermeleri, Rusya halkının ve tüm dünyanın da çıkarınadır. Böylece, Türkiye ile pazarlık yapmaları Türk işgalini desteklemek değildir. Fakat onlar Türklere Suriye’den çıkmaları gerektiğini ikna etme konusunda bir rol oynamayı istediler. Onlar Türkleri desteklemiyorlar.
‘RUSLAR DENGE SAĞLAMAK İÇİN MÜDAHALE ETTİ’
Lakin, Türkiye ve Kürtler ile ilgili Amerika ve Batı’nın olumsuz rolü sebebiyle, denge sağlamak için Ruslar müdahale etti. Durum hakkındaysa, ben, şu anda durumun daha iyi olduğunu söylemiyorum, ancak, eğer dikkat edersek kötüden daha iyi. Öyleyse, kendilerinin şu andaki rolü budur. Gelecekteyse tutumları çok nettir: Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü. Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğüyse Türk işgaliyle çelişmektedir. Bu da çok açık ve nettir.
* Öyleyse sizler, Rusların pazarlık yapabileceğini söylüyorsunuz, lakin, Suriye, Türkiye ile pazarlık etmeyecektir. Kastım, ilişkiler halen gergindir?
“Hayır. Egemenlik konusunda Ruslar da pazarlık etmeyecektir. Onlar, mevcut durumla hareket ediyorlar. Orada, kötü bir durum vardır, dolayısıyla bu kötü durumla yürümeniz gerekiyor. Pazarlık demiyorum. Çünkü, bu nihai bir çözüm değildir. Kısa vadeli durumla ilgili pazarlık olabilir, lakin, uzun vadeli veya orta vadeli ise Türkiye’nin çekip gitmesi gerekiyor. Bunda şüphe yoktur.
‘SURİYE’NİN ÇIKARI NEREDEYSE ORAYA YÖNELİRİM’
* Uzun vadede siz ile Sayın Erdoğan arasında görüşme yapma planı var mıdır?
“Günlerden bir gün, eğer bu durumla karşı karşıya kalırsam onur duymacağım, bu gibi çıkarcı islamcılarla işbirliğinden nefret duyacağım. Müslüman değiller, islamcılar. Bu da başka bir terim, siyasi terim. Lakin, ben her zaman söylüyorum, görevimin duygularımla hiçbir ilişkisi yoktur, yaptıklarımla mutlu veya mutsuz olmamla da… Görevim Suriye’nin çıkarlarıyla ilgilidir. Dolaysıyla, bu çıkarlar neredeyse oraya yönelirim.”
* Halihazırda Avrupa Suriye’ye baktığında, ülke sorunları konusundan uzak, iki temel sorun bulunuyor: Birincisi mültecilerle ilgili, ikicisi ise cihadistlerin veya yabancı militanların Avrupa’ya dönüşleriyle ilgili. Avrupa’nın bu endişelerine nasıl bakıyorusunuz?
‘NE EKERSEN ONU BİÇERSİN’
“Evvela, basit bir soruyla başlamamız gerekiyor: Sorunu kim yarattı? Avrupa’da neden mülteci bulunuyor? Basit bir soru. Çünkü terör Avrupa’dan destekli, tabiki de ABD, Türkiye ve diğerlerinden. Lakin, Suriye’de bu kaosun yaratılmasında temel aktör Avrupa’ydı. Dolaysıyla ne ekersen onu biçersin.
* Avrupa’nın temel aktör olduğunu neden söylüyorsunuz?
“Çünkü, AB birinci günden veya birinci haftadan diyelim, Suriye’de teröristleri alenen destekledi, en başından. Sorumluluğu Suriye Hükümeti’ne yüklediler. Bazı rejimler de –Fransız rejimi gibi– onlara silah gönderdi. Kendileri söyledi. Bir yetkilileri, zannedersem “Biz silah gönderiyoruz” diye söyleyen dışişleri bakanları Fabius idi. Onlar silah gönderdi ve kaosu yarattılar. Bundan dolayı, milyonlarca insanın Suriye’de yaşama imkanı kalmadı, bunda da zorluk çektiler. Dolayısıyla çıkmak zorunda kaldılar.”
* Şu anda, bölgede gerginlikler bulunuyor ve bir tür kaos var. Suriye’nin diğer müttefiği İran’dır. Oradaki durum da tırmanmaya doğru yöneliyor. Oradaki durumun Suriye’deki duruma herhangi bir yansıması var mıdır?
“Kesinlikle, orada kaos olduğu sürece bütün herkese olumsuz yansıyacaktır, yan etki ve sonuçları olacaktır, özelikle de dış müdahale olduğu zaman. Eğer durum doğal ise.. Eğer gösterilerden reform veya ekonomik durumun reformunu veyahutta başka haklar isteyen insanlardan bahsediyorsan bu olumludur. Lakin, durum mülkleri sabote etmek, yıkmak, öldürmek ve dış güçler tarafından müdahale etmekten ibaret ise, bunun, olumsuz olması mümkün değildir. Bu bölgede, bütün herkese olumsuz ve tehlikeli olmaktan başka bir şey değildir.”