İmamoğlu’nun “Engelleniyoruz” palavralarına Sayıştay’dan tokat gibi cevap!.
İstanbul yönetimini devraldıktan sonra CHP’nin neler yapıp yapamadığı kamuoyunda tartışma konusu olmaya devam ediyor!. İşte İmamoğlu’nun “Engelleniyoruz” palavralarını ortaya çıkaran Sayıştay raporları!.
Cumhur İttifakı tarafında “Ekrem İmamoğlu sözlerinin hiçbirini tutmadığı gibi saat gibi işleyen kurulu düzeni de bozarak İBB’yi iş yapamaz hale getirdi” söylemi ağırlık kazanıyor.
CHP’li İBB yönetimi ve destekçileri ise bu eleştiriye “engelleniyoruz” iddiası ile karşılık veriyor.
İSTANBUL MAZERETE SIĞMAYACAK KADAR BÜYÜK!
İstanbul, Avrupa’daki 20, Dünya’daki 100 ülkeden daha büyük bir şehir.
Üretim ve tüketim gücü tartışılmaz.
İstanbul’da toplanan gelir vergisinin yüzde 5’i, ki bu Türkiye’deki gelir vergilerinin neredeyse yarısı kadar tutuyor, her ay İBB’nin kasasına aktarılıyor.
Muazzam bir finansal güç.
Hükümetteki 15 Bakanlığın bütçelerinin toplamından daha büyük bir bütçesi var İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin…
Türkiye’deki tüm kamu yatırımlarının 4’te birini sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi eliyle hayata geçirmek mümkün.
İBB İştirak Şirketlerini bir araya getirdiğinizde deyim yerindeyse ortaya Türkiye’nin en büyük holdingi çıkıyor.
Yani beceri sahibi bir yönetimin elinde “mazeret” öne sürmenin mümkün olamayacağı kadar büyük, güçlü ve iş yapma, kaynak üretme, gelirleri artırma, ulusal ve uluslararası çapta işbirlikleri kurma potansiyeli yüksek bir yapıdan söz ediyoruz.
SAYIŞTAY İBB’NİN HİZMET YAPMASINI ENGELLİYOR MU?
CHP’li İBB Yönetiminin Sayıştay raporları üzerinden son günlerde yüksek sesle dile getirdiği “engelleniyoruz” söyleminde analize muhtaç hususlar var.
Örnekler üzerinden tek tek ele alalım.
Nedir bunlar?
BİR: 0-4 yaş arası çocukların annelerine verdiği ücretsiz ulaşım kartları…
İKİ: Ücretsiz süt dağıtımı…
ÜÇ: Üniversite öğrencilerine nakdi yardım…
CHP bu 3 hususta “engellendiklerini” ileri sürüyor.
Peki ne kadar doğru?
ÜCRETSİZ ULAŞIM KARTLARI MEVZUATA AYKIRI MI?
İDDİA: Sayıştay, İBB’nin 0-4 yaş arası çocukların annelerine verdiği ve yaklaşık 100 bin annenin yararlandığı ücretsiz ulaşım kartlarını mevzuata aykırı buldu. Sayıştay Raporu’nda bu yetkinin Cumhurbaşkanı’nda olduğu belirtildi.
ANALİZ: Aslında konu “mevzuata aykırı” denilerek geçiştirilebilecek kadar basit değil. İBB Başkanı bu meselede 4736 sayılı Kanunun Cumhurbaşkanı’na verdiği yetkiyi gasp ediyor yani kendisini Cumhurbaşkanı’nın yerine koyuyor.
Daha anlaşılır kılalım.
Yani Ekrem İmamoğlu bu mantıkla bakarsak “Filanca bakanı görevden alıyorum” demekle aynı şeyi yapmış oluyor.
İş burada kalsa iyi.
Hukuk devleti ilkelerini bir yana bırakıp “kendisine ait olmayan bir yetkiyi kullanmakta ısrarlı davranacağını” söylüyor.
İDDİA: Sayıştay kanun maddelerini İBB yönetimi aleyhine yorumluyor.
ANALİZ: Kanun öylesine açık ve net ki, yorumlamak mümkün değil.
Kamu idarelerinin ürettikleri mal ve hizmetlerin tarifelerinin belirlenmesi ve farklılaştırılmasına ilişkin özel olarak düzenlenmiş bir kanun maddesinden söz ediyoruz.
TBMM bu kanunu neden çıkarmış?
Kamu kuruluşları arasında bütünlük olsun diye.
Daha önce Bakanlar Kurulu’nda olan yetki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte Cumhurbaşkanlığı Makamına geçmiş durumda.
Nedir o yetki?
Çok net, 4736 sayılı Kanunun 1’inci maddesinin 1’inci fırkasında; belediye ve bağlı kuruluşların da içinde bulunduğu kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde herhangi bir kişi veya kurum lehine indirimli veya ücretsiz tarife uygulanamayacağı belirtilmiş…
Peki muafiyet yok mu?
Var, aynı kanunun 1’inci maddesinin 6’ıncı fıkrasında ise birinci fıkra hükmünden muaf tutulacak kişi veya kurumları tespit etmeye Cumhurbaşkanının yetkili olduğu ifade edilmiş.
İDDİA: İBB yönetimi Sayıştay’a sordu ama cevap verilmedi.
ANALİZ: Sayıştay bir mahkemedir.
Belediyelerin dert yanıp, fikir sorabilecekleri “Güzin Abla” köşesi gibi bir yer değildir.
Zahmet edip Sayıştay’ın mevzuatına bakan herkes bunu görür.
Peki niye böyledir?
Çünkü aksi halde denetim sistemi felce uğrar.
Cinayet işlemeye hazırlanan birini düşünün.
Tetiği çekmeden önce bir Ağır Ceza Hakimi’ne gidip akıl danışıyor.
Olacak iş değil tabi.
İyi de İBB yönetimi ne yapmalıydı?
İmamoğlu, her gün gittiği Fatih Saraçhane’deki 15 Temmuz Şehitler Caddesi üzerinde bulunan İBB Başkanlık Binası’nın girişindeki danışma personeline “ne yapalım bu hususta” diye sorabilirdi.
Onlar da muhtemelen yan binayı işaret edip “Hukuk Başmüşavirliği”ni adres gösterirlerdi.
Zira o birimde yıllarını bu mevzuatın detaylarında tüketmiş hatta Büyükşehir ve Belediyeler Yasası’nın alt yapısının hazırlanmasında dahi görüşlerine başvurulmuş çok deneyimli avukatlar var.
Hala oradaysalar, görevlerine son verilmediyse tabi.
SAYIŞTAY İBB’NİN ÜRETSİZ SÜT DAĞITIMINA ENGEL Mİ OLDU?
İDDİA: Sayıştay Denetim Raporu’nda, İBB’nin ihtiyaç sahibi ailelere ücretsiz süt dağıtmasını mevzuata aykırı buldu.
ANALİZ: Sayıştay Raporu’nu gören var mı?
Raporda “belediye yoksullara süt dağıtamaz” gibi bir ifade geçiyor mu?
Geçmez, geçemez.
Peki ne var raporda?
İBB’nin sütü alım şekli var.
Şimdi gelelim o şeklin nasıl bir şekil olduğuna.
İBB, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü maddesine göre “tarım ürünü” aldığını beyan ediyor.
Evet o kanun maddesi de “tarım veya hayvancılıkla ilgili ( İŞLEM YAPILMAMIŞ) ürünler 6831 sayılı Orman Kanunu gereğince, orman köyleri kalkındırma kooperatifleri ile köylülerden hizmet alımları ihale usullerine tabi olmaksızın doğrudan alınabilir” diyor.
Ama bir sorun var.
Nedir o?
İBB’nin dağıttığı sütler mevzuatta belirtilen “işlem yapılmamış ürün” değil…
Bunlar her türlü işlemden geçmiş, paketlenmiş, satışa hazır ürünler.
Yani İBB, öne sürdüğü kanun maddesine göre işlenmiş, paketlenmiş sütü doğrudan satın alamaz.
Nasıl alır?
Rekabetin sağlanması şart olan ihale usulleriyle alabilir.
İDDİA: Ama aynı Sayıştay 2011 yılında ücretsiz süt dağıtılmasına onay vermişti.
Oysa şimdi siyasi davranıyor ve belediye yönetimi CHP’li olduğu için engel çıkartıyor.
Bakın, İzmir Bergama Belediye Başkanlığı yapmış olan (2009-2019 arası) Mehmet Gönenç, “2011 yılında hazırladığımız Sosyal Yardım Yönetmeliği kapsamındaki hizmetler arasında öğrencilere ve öğrenci ailelerine burs dahil eğitim yardımı ve ücretsiz okul sütü de vardı. Bunu Sayıştay’a göndermiştik. Sayıştay inceledi ve onayladı. Sayıştay’ın onayından sonra yönetmeliği belediye meclisinden geçirdik. Böylece hem öğrencilerimize sosyal yardımlarımızı yıllarca yaptık, hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ardından Bergama Belediyesi olarak Tire Süt Kooperatifi’nden aldığımız sütleri halkımıza ücretsiz dağıttık” dedi.
ANALİZ: Bu iddia kendisini imha ettiği için aslında analize ihtiyaç duymuyor.
Nasıl?
O tarih itibariyle Sayıştay’ın inceleyip onayladığı belirtilen “Sosyal Yardım Yönetmeliği” yine CHP’li bir belediyeye ait.
Yani neymiş?
Sayıştay belediyenin hangi partili olduğuna ya da ücretsiz süt dağıtımına değil, süt alımındaki ihale yönteminin mevzuata uygun olup olmadığına bakıyormuş.
SAYIŞTAY İBB’NİN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNE PARA YARDIMI YAPTIRMIYOR MU?
İDDİA: İBB’nin üniversite öğrencilerine yönelik nakdi yardımları Sayıştay tarafından engelleniyor.
ANALİZ: Futbolda olduğu gibi siyasette de tribünlere oynamak vardır ama bir yere kadar.
Bariz kırmızı kartlık hareketlerle tüm kuralları çiğnerseniz tribünlere oynamak isterken oyunu tribünden seyretmek zorunda kalırsınız.
Sayıştay raporunda üniversite öğrencilerine nasıl burs verilebileceği ve verilemeyeceği anlamak isteyene kanunlar çerçevesinde izah edilmiş.
Buna göre, 5102 sayılı Yükseköğrenim Öğrencilerine Burs Kredi Verilmesine İlişkin Kanuna uyarınca
kamu kurum ve kuruluşları üniversite öğrencilerine nakdi yardım yapamıyor.
Yani yasak.
Eskiden serbestti.
Belediyeler bu yasak kapsamında değildi.
Neden yasak oldu?
Herkesin bildiği gibi CHP mahkemeye başvurup yasak hale gelmesini sağladı.
Peki İBB ihtiyaç sahibi üniversite öğrencilerine yardım yapamaz mı?
Yapar.
Nasıl?
Mevzuat açık ve net şekilde bunun yolunu, yordamını gösteriyor.
Belediyelerin burs vermesinin önünde engel yok…
Tek istisna şu.
Belediye öğrenciye doğrudan para veremez.
Kanuna göre, bu işte tek yetkili kuruluş Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu.
İBB ihtiyaç sahibi olarak belirlediği isimleri ve burs parasını Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’na gönderecek.
İşte bu kadar.
Dert öğrencilere yardım ise yol bu.
MAZERET SİYASETİ İLE NEREYE KADAR?
SON SÖZ: CHP “engelleniyoruz” söylemi ile sadece “mazeret siyaseti” yapmış olur ve bunun hiçbir getirisi olmaz.
Nihayetinde insanlar “biz sana laf üret diye oy vermedik, iş yap iş” demeye başladıklarında o mazeretlerin hiçbiri fayda vermez.
Tamamının temelsiz olduğu anlaşılan “Sayıştay iddiaları” da gösteriyor ki, CHP ve yönetimindeki belediyelerin amacı iş, hizmet, eser üretmek değil aksine kriz çıkartmak, güven duygusunu zedelemek, huzur bozmak, memnuniyetsizlerin sayısını artırmak, herkesi her şeyden şikayet eder hale getirmek.
Allah rahmet eylesin, “Hocaların Hocası” olarak bilinen Prof. Dr. Sabahattin Zaim bir analizinde “Sol hiçbir zaman sosyal siyasetten haz etmez, onlara göre insanların yaşam standartlarını yükseltecek, sıkıntılarını giderecek hizmetlerin yapılmaması gerekir ve ancak böylelikle şikayetler iyice artıp patlamaya dönüşürse hayalini kurdukları devrim gerçekleşmiş olur” diyerek önemli bir noktayı işaret etmişti.
CHP’nin ve idare ettiği belediyelerin neden ezelden beri çöküntü alanlarının kentsel dönüşümle yaşanabilir mekanlar haline getirilmesine karşı durduğunu ve bu hususta hiçbir dişe dokunur adım atmadığını anlayabiliyor muyuz?
CHP’li İBB Yönetiminin, Toplu ulaşıma, suya, ekmeğe, park ücretlerine zam üstüne zam yapmaya çalışmasının arkasında ne var?
Pandemi sürecinde bile toplu ulaşımı rahatlatmak yerine neden otobüsler korona-büs haline getirildi?
Hastane yolunu bile yapmaktan kaçınmak hangi akla sığar?
Sosyal yardımlar neden kuşa çevrilir?
Sorulara sorular eklemek mümkün.
Ama galiba asıl mesele zihniyeti anlamak.
Türkiye’de her kim, hangi partiye mensup olursa olsun, iş, eser, hizmet üretmek, başarmak, sonuç almak, sorun çözmek, insanların yaşam standartlarını yükseltmek adına bir şeyler yapmak istiyorsa, yol açık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1994’te muhalefet partisine mensup bir belediye başkanı olarak İstanbul’un çözülemez denilen sorunlarını çözmekle kalmadı yerel yönetimler alanındaki başarısıyla milletin gönlüne taht kurup zirveye yürüdü.
Mazeret siyasetine sığınanların muhtaç olduğu ilham orada, o yıllarda, o mücadelede mevcut.
Ne mutlu icraatlarıyla konuşabilenlere..